Ey sevgililer, baba evine dönün ne olur!

  • Bu konu 3 izleyen ve 2 yanıt içeriyor.
3 yazı görüntüleniyor - 1 ile 3 arası (toplam 3)
  • Yazar
    Yazılar
  • #25395
    Anonim
    Pasif

    Ey sevgililer, baba evine dönün ne olur!

    Rabbimiz İsa Mesih İncil’de Yuhanna 14:2-3’te şöyle diyor:

    ‘Babam`ın evinde kalacak çok yer var. Öyle olmasa size söylerdim. Çünkü size yer hazırlamaya gidiyorum.

    Gider ve size yer hazırlarsam, siz de benim bulunduğum yerde olasınız diye yine gelip sizi yanıma alacağım’.

    Baba evine dönün, İsa Mesih’in hazırladığı meskenler, yerler sizleri bekliyor. Baba evine dönün! Baba evine her dönen kişi için, gökte sevinç olur. Ey dünya Allahınız Rab sizleri merhametle kabul ediyor. Allahınız Rab’be dönün, çünkü Rab lutfedicidir. Allahınız Rab’bi bulunabilirken arayın, yakınken O’nu çağırın! O’na bütün yürekle dönün! Diri suların kaynağı olan Rab’be dönün.

    Sizler de gökteki mirasın hissedarları olun. Allahınız Rab davet ediyor ve hergün, geleceksiniz diye özlemle bekliyor. Baba Tanrı günahlı insanlara, ‘Bana dönün’ diye yalvarıyor. Fakat birgün gelecek, Rab’bin gazabından, kızgın öfkesi gününde dünya yerinden oynayacak, gökleri titretecek, haberiniz olsun ey insanlar. Bunu sakın ha, sakın unutmayın!

    Şimdi sizlere Kutsal Kitap’ta geçen ‘Kaybolan Oğul’ benzetmesinden söz etmek istiyorum.

    ‘İsa, “Bir adamın iki oğlu vardı” dedi.

    Bunlardan küçüğü babasına, ‘Baba dedi, ‘Malından payıma düşeni ver bana’. Baba da servetini iki oğlu arasında paylaştırdı.

    Bundan birkaç gün sonra küçük oğul her şeyini toplayıp uzak bir ülkeye gitti. Orada sefahat içinde bir yaşam sürerek varını yoğunu çarçur etti.

    Delikanlı her şeyini harcadıktan sonra, o ülkede şiddetli bir kıtlık baş gösterdi, o da yokluk çekmeye başladı.

    Bunun üzerine gidip o ülkenin vatandaşlarından birinin hizmetine girdi. Adam onu, domuz gütmek üzere otlaklarına yolladı.

    Delikanlı, domuzların yediği keçiboynuzlarıyla karnını doyurmaya can atıyordu. Ama hiç kimse ona bir şey vermedi.

    Aklı başına gelince şöyle dedi: ‘Babamın nice işçisinin fazlasıyla yiyeceği var, bense burada açlıktan ölüyorum.

    Kalkıp babamın yanına döneceğim, ona, Baba diyeceğim, Tanrı`ya ve sana karşı günah işledim.

    Ben artık senin oğlun olarak anılmaya layık değilim. Beni işçilerinden biri gibi kabul et.`

    Böylece kalkıp babasının yanına döndü. Kendisi daha uzaktayken babası onu gördü, ona acıdı, koşup boynuna sarıldı ve onu öptü.

    Oğlu ona, ‘Baba’ dedi, ‘Tanrı`ya ve sana karşı günah işledim. Ben artık senin oğlun olarak anılmaya layık değilim.’

    Babası ise kölelerine, `Çabuk, en iyi kaftanı getirip ona giydirin!` dedi. `Parmağına yüzük takın, ayaklarına çarık giydirin!

    Besili danayı getirip kesin, yiyelim, eğlenelim.
    Çünkü benim bu oğlum ölmüştü, yaşama döndü; kaybolmuştu, bulundu.`

    Böylece eğlenmeye başladılar. Babanın büyük oğlu ise tarladaydı. Gelip eve yaklaştığında çalgı ve oyun seslerini duydu.

    Uşaklardan birini yanına çağırıp, ‘Ne oluyor?’ diye sordu.
    O da, ‘Kardeşin geldi, baban da ona sağ salim kavuştuğu için besili danayı kesti’ dedi.

    Büyük oğul öfkelendi, içeri girmek istemedi. Babası dışarı çıkıp ona yalvardı. Ama o, babasına şöyle yanıt verdi:

    ‘Bak, bunca yıl senin için köle gibi çalıştım, hiçbir zaman buyruğundan çıkmadım. Ne var ki sen bana, arkadaşlarımla eğlenmem için hiçbir zaman bir oğlak bile vermedin.

    Oysa senin malını fahişelerle yiyen şu oğlun eve dönünce, onun için besili danayı kestin.’

    Babası ona, ‘Oğlum, sen her zaman yanımdasın, neyim varsa senindir’ dedi.

    ‘Ama sevinip eğlenmek gerekiyordu. Çünkü bu kardeşin ölmüştü, yaşama döndü; kaybolmuştu, bulundu!(Luka 11:32).

    Ey günahlı insan, Allahın Rab tarafından ne kadar çok sevildiğinin farkında mısın? Allahın Rab, seni kaybolan oğul benzetmesiyle uyarıyor. Baba Tanrı elinin işi olan Adem’le önceleri baba evlat gibiydi. Rabbimiz, evlat dediği Adem’e bir köşk, bir saray ya da bir şehir vermedi. Rab, Adem’e bütün dünyayı verdi, bu dünyadaki yaşayan hayvanların hepsinden ona verdi, hediye etti. Adem hiç çalışmadan, koskocaman bir servete sahip oldu. Ama Adem ne yaptı? Baba Tanrı’nın verdiği bu büyük hediyeyi aldı ve O’nu terk etti. Dünyayı sıkıntıya sokan hırsız, sahte, yankesici, yalancı şerrin yönetimi altına girdi. Bugüne dek dünya bu iblisin yönetimi altındadır ve inim inim inlemektedir. Dünya bu inlemenin farkında değildir. Dünya, insan hırsızı, şarlatan şerrin eli altında, gökteki mirasın farkında bile değildir. Ancak yoksul, sefil ve acınacak durumdadır, çünkü gökteki mirastan mahrumdur.

    Ahh, ne olur dünya sefilliğini, yoksulluğunu görse de, kaybolan oğulun babasına döndüğü gibi o da Baba Tanrı’ya dönse ve sonsuz yaşamla sevinse. Baba Tanrı, kendi elleriyle yaratmış olduğu günahlı insanların kendisine dönmesi için kollarını açmış, özlemle onları beklemektedir. Tıpkı kaybolan oğulun babası gibi. Bu benzetmede kaybolan oğul günahlı insanı, babası da Rab Allah’ı temsil etmektedir. Kutsal Tanrı, ‘bu baba oğluna nasıl davrandıysa, ben ondan daha da iyi, daha da cömert davranacağım. Siz yeter ki bana dönün’ diyor ve hasretle, özlemle bekliyor.

    Kaybolan oğul babasını terk edip giderken, babası onun ardından koşturup onun dönmesi için oğlunu zorlamadı. İçi kan ağlıyordu arkasından bakarken, olduğu yerde kalakalmıştı. Hergün oğluyla vedalaştığı o yere gidiyor, onu gelişini hasretle bekliyordu. Öyle özlemişti ki onu… Birgün çok uzaklardan birinin gelişini gördü. Dikkatlice baktı, gelen oğluydu. Kalbi heyecandan duracak gibi oluyordu. Kollarını açarak oğluna doğru koştu, onu kucakladı bağrına bastı ve doyasıya öptü, kokladı. Sevinçten ağlıyordu. Oğul ise başı önde, utanarak babasına:

    ‘Baba, Tanrı`ya ve sana karşı günah işledim. Ben artık senin oğlun olarak anılmaya layık değilim.’ dedi. Babası oğluna sıkı sıkı sarıldı ve öpmeye devam etti. Sonra hizmetçilere emrederek:

    ‘Çabuk, en iyi kaftanı getirip ona giydirin!` dedi. ‘Parmağına yüzük takın, ayaklarına çarık giydirin!
    Besili danayı getirip kesin, yiyelim, eğlenelim.
    Çünkü benim bu oğlum ölmüştü, yaşama döndü; kaybolmuştu, bulundu.’

    Baba yüreği işte.. hasretini çektiği biricik oğlunu böylesine sefil ve perişan bir şekilde görünce içi sızlamıştı. Oğlunun dönüşü ona herşeyi unutturmuştu. İşte bu sadık baba, Allahımız Rabbi temsil etmektedir. Allahımız Rab, burada günahlı insana karşı ne kadar sadık, ne kadar sevecen, ne kadar ciddi, ne kadar cömert bir Rab olduğunu göstermektedir. Bu baba oğluna vermiş olduğu mirasa hiç önem vermedi. Verdiği mirasa değer verseydi, oğlu mallarını alıp giderken bırakmazdı, onu engellemeye çalışırdı. Ama onun tek düşüncesi biricik oğluydu. Onun hasretiyle yanıp tutuşuyordu.

    Öylesine mükemmel bir baba ki, yaptıklarının unutulması mümkün değil. Oğlu malları alıp giderken onun ardından koşup onu engellemeye çalışmadı, fakat oğlu eli boş, sefil bir şekilde döndükten sonra onu kucaklamak, ve sarılıp öpmek için kolları açık ona doğru koştu. Oğul en iyi kaftanı ve çarıklarını giydi. Parmağına yüzük takıldı ve babasının evinde baş köşeye oturdu. Yüzük birlik ve beraberliğin sembolüdür. Baba bu yüzükle oğlu ile beraberliğe imza attı. Oğul kafasını çalıştırdı, baba evine döndü ve hayatı kurtuldu.

    İşte ey sevgililer, Baba Tanrı böyle örneklerle dünyaya, günahlı insana sesleniyor. ‚Bana dönün! Gökteki miras sizleri bekliyor, gelin, alın ve kazanın! Neden ‚yaratan benim babamdır demiyorsunuz ve neden dönüp O’na gelmiyorsunuz? NEDEN? NEDEN?’ Çünkü o insan hırsızı şeytan, kendi yönetimi altında olan bütün insanları kendisiyle birlikte ateş gölüne götürecek de ondan onları salmak istemiyor. Baba Tanrı’nın ellerinin işi olan insanlara bu kötülüğü yapmakla Tanrı’dan öc almak istiyor. Çünkü Tanrı gökteki mirasından onu menetti. O hiçbir zaman bu mirasa sahip olamayacak. Aksine, sürekli yanan ve hiçbir zaman sönmeyecek olan ateş gölüne atılacaktır. Bu yüzden iblis denen şeytan Tanrı’ya karşı diş biliyor ama elinden birşey gelmiyor, bir şey yapamıyor. İnsanları kandırarak onları sonsuz gazaba itmek için elinden geleni ardına koymuyor.

    Evet sevgililer Baba Tanrı tüm dünyayı uyarıyor ve kendisine dönmelerini istiyor. Baba’nın tüm arzusu insanların, bu sinsi sahtekarın tuzaklarına düşmemeleridir. Baba Tanrı kendisine dönen her insana ‚evladım’ diyor ve onlara gökteki mirasına ortak etmek istiyor. Baba, kaybolan oğlunın elindeki mallarını tüketinceye kadar onu bekledi. ‚’Ya ben?’ Rab diyor ‚ya ben? Ben ise Adem’in bahçeyi terkettiği günden beri bekliyorum, dünya, günahlı insan bir gün bana döner diye her an bekliyorum’.

    Rabbimiz İsa Mesih’in adıyla sizleri bereketliyorum.

    Vaiz
    Yaşar Ölmez

    #29982
    Anonim
    Pasif

    Kutsal Kitap’ta İncil’de geçen ‘Kaybolan Oğul’ benzetmesi beni her zaman etkilemiş, duygulandırmıştır. Tanrı’nın karşılıksız sevgisini, merhametini, sabrını, mertliğini, baba yüreğini görüyoruz burada.

    Tanrı’dan uzak, günah içinde yaşayan tüm insanların sonsuz cehennem yargısından kurtulmasını istiyor seven Tanrı. Onlar için acı duyuyor, sabırla bekliyor onları. Ama çoğu insanlar Tanrı’nın bu çağrısından, sevgisinden habersizdirler. Ne kadar sevildiklerini bir bilseler…

    Sevgili ziyaretçi, yukarıda Yaşar Ölmez’in vermiş olduğu bu mesaj senin için de geçerlidir. Belki kendini çok günahlı görüyor ve Tanrı’ya yaklaşmaktan korkuyorsundur. Tanrımız sevgi Tanrısı’dır, çok merhametidir. Seni çok seviyor ve kollarını açmış olduğun gibi çağırıyor seni.

    Ne kadar günahlı olursan ol, hangi zayıflıkların olursa olsun farketmez. O’na yaklaşmakan korkma. O’na yaklaştığında kendini O’nun eşsiz sevgisinin okyanusu içinde bulacaksın. Sen kendini değiştiremezsin, kötü alışkanlıklarından, günahlarından kendi gücünle kendi çabalarınla kurtulamazsın. Olduğun gibi Tanrı’nın sevgi dolu kollarına bırak kendini. Kaybolan oğul gibi günahlı olduğunu itiraf et O’na. O’ndan seni İsa adında bağışlamasını iste. Göreceksin o yardım edecek, yaralarını saracak, günahlarını bağışlayacak ve yaşamını tamamen değiştirecektir. Kaybolan babanın oğlunu taa uzaklardan görerek ona doğru koştuğu ve kucakladığı gibi, göksel baban olan Tanrı’da seni öyle kucaklayacak, sana bembeyaz bir elbise (kaftan) giydirecek ve önüne sofra kurarak sonsuz şenliğine katacak seni. Seni özlemle, hasretle bekleyen Tanrı’yı daha fazla bekletme..

    Sevgilerimle

    #29983
    Anonim
    Pasif

    Kaybolan oğul benzetmesi Tanrı ile günahlı insanı konu ediyor. Günahlı insanın, göksel Babası’nın onun için hazırladığı zenginliği bir tarafa iterek dünyaya, sefahate ve günaha düşmesi ve Tanrı’dan uzaklaşması…

    Ama Göksel Baba’yı temsil eden bu babanın, sürekli oğlunun kendisine dönmesini beklemesi ve pişmanlık duyup kendisine dönen oğlu için görkemli bir şölen yapması ve besili danaları kesmesi… İşte gerçek sevgi budur, Tanrı’nın sevgisi budur sevgili kardeşlerim. Pişmanlık duyup kendisine dönen bizleri ne bereketler bekliyor düşünebiliyor musunuz? Aksı takdirde Tanrı’dan uzak kalıp sefahat içinde, perişan bir hayat sürerek ölmek var.

3 yazı görüntüleniyor - 1 ile 3 arası (toplam 3)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.