Alçakgönüllülük
- Bu konu 2 izleyen ve 4 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
18. Temmuz 2008: 13:01 #25312AnonimPasif
ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK (Yazar:Andrew MURRAY)
Bizleri alçakgönüllülüğe yönelten üç büyük motif bulunur. Alçakgönüllülük, bizlerin yaratık, günahkar, kutsal olma konumlarımıza uygundur. Motiflerden ilkini göksel ordularda,ilk günaha henüz düşmemiş olan Adem ve Havva’da ve bir İnsanoğlu olarak İsa’da görürüz. ikinci motif bizlere, ilk günaha düştükten sonraki konumumuzda hitap eder ve yaratıklar olarak uygun yerimize geri dönebileceğimiz tek yolu gösterir. Üçüncü motifte, kurtaran sevginin insan kavrayışını aşan büyüklüğünde kendimiz kaybederke, alçakgönüllülüğün bizlere sonsuz kutluluk ve bol sevginin iyi sonuçlarını sağladığını öğreten lütfun gizemine sahibizdir.
Olağan dinsel öğretişimiz, 2. konutu gereğinden fazla ön plana çıkardığından, bazı kişiler gerçekten alçakgönüllü kalabilmek için günah işlemeyi sürdürmemizin gerektiğini söyleme aşırılığına dahi kaçmışlardır. Bazı kişiler ise, alçakgönüllülüğün sırrının, öz yargının gücü olduğunu düşünmüşlerdir. Böylece hristiyan yaşamı kayba uğramıştır; çünkü imanlılar, yaratık konumlarında dahi şu gerçeği görebilmeleri için yeterince yönlendirilmemişlerdir: Tanrı’nın her şey olabilmesi için, yaratığın hiçbir şey olmaması en doğal, güzel ve kutlu gerçektir ya da imanlıya insanı alçakgönüllülü kılanın günah değil; lütuf olduğu öğretilmediğinde, günahlılığı aracılığıyla harika görkemi içindeki Yaratan ve Kurtaran Tanrı ile ilgilenmeye yönlendiren can, O’nun önünde gerçekten alçalacaktır.
Alçakgönüllülük : Yaratılışın Yüceliği
Taçlarını tahtın önüne koyarak şöyle diyorlar: Rabbimiz ve Tanrımız ! Yüceliği, saygıyı, gücü almaya layıksın. Çünkü her şeyi sen yarattın; hepsi senin isteğinle yaratılıp, var oldu. ( Vahiy 4:11 )
Tanrı evreni yarattığında tek amacı, yarattığını kendi kusursuzluk ve kutluluğuna ortaj etmekti. Böylece yarattığında, sevgi, bilgelik ve gücünün yüceliğini açıklayacaktı. Yarattığı varlıklarla, iyilik ve yüceliği aracılığıyla onların alabilme kapasitelerine göre iletişim kurmak ve yarattıkları kanalıyla kendisini açıklamak istedi. Ama bu iletişim, kesinlikle yaratığa, kendi başına sahip olabileceği sorumluluk ve yönetimini üstlendiği belirli bir yaşam ya da iyilik vermiyordu. Ama Tanrı, sözünün gücü aracılığıyla her şeyi destekleyen, öncesiz, sonsuz, her zaman var olan ve her zaman çalışan, her şeyin kendisinde var olduğu Yaratan olduğundan, yaratığın Tanrı’yla olan ilişkisi, yalnızca sürekli ,kesin ve evrensel bağımlılık biçiminde olabilirdi. Tanrı, bir zamanlar gücü aracılığıyla nasıl yarattıysa, aynı güçle zamanın her anıyla ilgilenmesi de gerekir. Yaratığın her şeyi Tanrı’ya borçlu olduğunu kabullenmesi için, yalnızca geriye dönüp başlangıca ve ilk varoluşa bakması gerekmez; yaratığın şimdi ve tüm sonsuzluk boyunca başlıca ilgisi, en yüksek değeri ve tek mutluluğu, kendisini, içinde Tanrı’nın konut kurabileceği, gücünü ve iyiliğini gösterebileceği boş bir kap olarak sunmaktır.
Tanrı’nın bağışladığı yaşam, ilk ve son kez verilmiş olmayıp, O’nun bitmeyen kudretli gücünün işleyişiyle her an sürekli verilmektedir. Tanrı’ya tam bağımlılık konumu olan alçakgönüllülük, durumun gerektirdiği şekilde yaratığın ilk görevi, en yüksek değeri ve her değerin köküdür.
Böylece gurur ya da alçakgönüllülüğün yitirilmesi her günah ve kötülüğün köküdür. Düşmüş melekler,kendilerini beğenmeye başladıklarında itaatsizliğe sürüklendiler ve cennetin ışığından, dışarıdaki karanlığa atıldılar. Yılan,Tanrı gibi olma arzusundan kaynaklanan gururun zehrini ilk anne ve babamızın yüreklerine üflediğinde, onlar da yüksek konumlarından, şimdi insanın içine batmış olduğu kötülüğe düştüler. Gökyüzü ve yeryüzünde , gurur, kendini yüceltme, cehennemi,n kapısı, doğumu ve lanetidir.
Öğretişimizde, alçakgönüllük ve günah arasındaki ilişkinin geniş ele alınmasının nedeni, hristiyan yaşamının doluluğu açısından, aynı zamanda diğer konuya da verilmesi gereken önemin kaçınılmazlığıdır. Eğer İsa gerçekten alçakgönüllüğü ile bize bir örnek olacaksa, alçakgönüllüğünün kökündeki,İsa ile birlikte durduğumuz ortak zemini bulduğumuz ve O’nun benzerliğine erişmemiz için gerekli ilkeleri anlamamız gerekir. Eğer gerçekten, yalnızca Tanrı’nın önünde değil, aynı zamanda da insanların önünde de alçakgönüllü olacaksak, eğer alçakgönüllülük sevincimiz olmalıysa, alçakgönüllülüğün günahımız nedeniyle yalnızca utancımızı göstermek olmadığını, aynı zamanda cennetin ve İsa’nın, üzerimize giydiğimiz güzelliği ve kutluluğu olduğunu bilmemiz gerekir. ” Birinci olmak isteyen, diğerlerinin hizmetkarı olsun.” diyen İsa , bir kul özüne bürünerek yüceliğini bulmuştu. Bizlere, herkesin hizmetkarı ve yardımcısı olmak kadar, tanrısal ve göksel bir kutluluk olamayacağını öğretmişti. Konumunun farkında olan sadık hizmetkar, efendisinin ihtiyaçlarını karşılamaktan gerçek bir haz duyar. Alçakgönüllülüğün pişmanlıktan çok daha derin bir kavram olduğunu anladığımızda ve alçakgönüllülüğü İsa’nın yaşamına ortaklık olarak kabul ettiğimizde, insan Tanrı’nın benzeyişinde yaratıldığından, alçakgönüllülüğün soyluluğumuz olduğunu ve bu herkesin hizmetkarı olmakla kanıtladığımızda, yazgımızın bütünüyle tamamlanacağını öğrenmeye başlayacağız.24. Temmuz 2008: 13:24 #29847AnonimPasif(R. Bornke)
Seraflar, En Yüce Olan’ın tahtının çevresindeki meleklerdi. Hiçbir şeyin Tanrı’ya yani gökteki, yerdeki ve yeraltındaki en büyük gücün tahtına bu kadar yaklaşılmasına izin verilmezdi. Yeşaya ( 6:1-3 ) göksel varlıkların Rab’be en kutsal yerde, O’nun hemen önünde hizmet ettiklerini gördü Bu yaratıklar hem paklığın örneğini hem de bunu başarmanın yolunu gösteriyorlar. Bunlar bizim örneklerimizdir.
Serafların dikkate değer özelliği altı kanatlı olmalarıydı:
-Yüzlerini örten iki kanat, onların alçakgönüllülüğünü gösteriyor.
– Ayaklarını örten iki kanat, onların paklığını gösteriyor.
-Uçmalarını sağlayan iki kanat, tapınma ve övgüyü temsil ediyor.Birincisi, bu yüce varlıklar neden görkemli ve güzel yüzlerini örterek genç peygamber Yeşaya’nın kendilerini görmesine engel oluyorlardı ? Çünkü peygamberin öncelikle onları değil, Rab’bi görmesi gerekliydi. Seraflar ön plana geçerek Yeşaya’nın dikkatini kendi üzerlerine çekmek istemiyorlardı.
Bu yaratıkların kendileri de kutsal olmalarınna rağmen yalnızca Rab’bin kutsallığından ve yüceliğinden sözediyorlardı. Alçakgönüllülük kutsallığın bir parçasıdır.
Petrus, Yakup ve Yuhanna’nın önünde görünümü değişen İsa’dan da aynı dersi alıyoruz ( Mat. 17:1-8 ). O görkemli anda Musa ve İlyas da ortaya çıktı. Oysa öğrencilerin sadece İsa’yı gördüklerine dikkat edin – peygamberler aradan çekiliyorlar. Çünkü Baba’nın niyeti de aynıdır; öğrencilere İsrail’in iki büyük peygamberinden değil, İsa’dan söz eder. ” Sevgili Oğlum budur,O’ndan hoşnudum. O’nu dinleyin ! “Rab’bin tüm hizmetkarları için ruhsal bir risk yatıyor. İnsanlarca tanınmak ve şöhret yapmak için mi çalışıyoruz ? Kendimizin ne kadar önemli olduğunu göstermek ve sözde büyüklüğümüzü ortaya koymak için mi yüz binlerce insanlardan oluşan toplantılar yapıyoruz ? Çarmıhın ışığı, hiçbir vaizin sahne ışığı olamaz ! İsa Mesih bize bir meslek kazandırmak için değil, kaybolanları kurtarmak için can vermiştir.
Amacımız kendinizi yüceltmek olursa, Tanrı’nın yüceliğine gölge düşürürsünüz. İnsanlar size hayran olsun diye vaaz ederseniz, Tanrı’yı görmeye gelenler yalnızca bir vaiz göreceklerdir. Büyük müjdeci ve elçi Pavlus ne dedi ? ” Müjde’yi yayıyorum diye övünmeye hakkım yok. Çünkü bunu yapmakla yükümlüyüm. Müjde’yi yaymazsam vay halime ! ” ( 1. Ko. 9:16 )
Vaftizci Yahya’nın karakteri hepimize kendimizle ilgili ciddi bir görüş kazandırmalıdır. Bazı kişiler Yahya’nın Mesih olup olmadığını merak ediyordu. Mesih bile Yahya’nın kadından doğan en büyük kişi olduğunu söyledi. Yahya’yı izleyen insanlardan daha fazlası Mesih’i izlemeye başlayınca Yahya’nın öğrencileri kıskandılar. Ama Yahya’nın kendisi kıskançlık duymadı; İsa’nın yücelmesi, kendisinin ise alçalması gerektiğini söyledi. Büyük bir kalabalık kendisine geldiğinde İsa’ya işaret etti: ” İşte ! Tanrı kuzusu ! ” dedi. Yahya’nın kendisi hakkında söylediği her şey onun alçakgönüllülüğüne işaret ediyordu. Büyüklük alçakgönüllülükle başlar ve biter. Kişinin yüzünü örtmesi bu demektir.
Rab kıskanç Tanrı’dır. Çok açık bir dille, ” Yüceliğimi bir başkasına….. vermeyeceğim.” demiştir ( Yşa. 42:8 ). Kralların Kralının huzurunda gururlanmak. Uzza’nın yaptığı gibi Tanrı’nın sandığına dokunmak demektir ( 2. Sa. 6:6-7 ). Kalabalık bir topluluk Hirodes’in bir ilah olduğunu bağırırken, kendisi hindi gibi şişiniyordu. Bu yüzden Rab’bin meleği onu vurdu. Çünkü tanrı’ya ait olan yüceliği kendine mal etmişti. İçi kurtlarca kemirilerek can verdi. Bu, günümüz doktorları tarafından bilinen korkunç bir hastalıktır ( Elç. 12:21-23 ).
Kutsal Ruh’un armağanlarını kullanma ayrıcalığına sahip insanlar özellikle dikkatli olmalıdırlar. Gösterişlere gerek yoktur. Ruhsal armağanlar, başarıya karşılık verilen Oskar ödülleri değildir. Böbürlenmek için Tanrı’nın güçlü gereçleri ile süslenmeyin. Ruhsal armağanları kendinizi güzelleştirmek için taçlar, kolyeler ve yüzükler olarak kullanmayın.
Yüreğinizdeki kapının nöbetçisi, ” Alçakgönüllülüktür. ” O nöbetyçiyi oradan alırsanız, korumasız kapıdaan düşmanın girmesine yol açarsınız.
11. Ağustos 2008: 3:37 #30093AnonimPasifRab kıskanç Tanrı’dır. Çok açık bir dille, ” Yüceliğimi bir başkasına….. vermeyeceğim.” demiştir ( Yşa. 42:8 ). Kralların Kralının huzurunda gururlanmak. Uzza’nın yaptığı gibi Tanrı’nın sandığına dokunmak demektir ( 2. Sa. 6:6-7 ). Kalabalık bir topluluk Hirodes’in bir ilah olduğunu bağırırken, kendisi hindi gibi şişiniyordu. Bu yüzden Rab’bin meleği onu vurdu. Çünkü tanrı’ya ait olan yüceliği kendine mal etmişti. İçi kurtlarca kemirilerek can verdi. Bu, günümüz doktorları tarafından bilinen korkunç bir hastalıktır ( Elç. 12:21-23 ).
Kutsal Ruh’un armağanlarını kullanma ayrıcalığına sahip insanlar özellikle dikkatli olmalıdırlar. Gösterişlere gerek yoktur. Ruhsal armağanlar, başarıya karşılık verilen Oskar ödülleri değildir. Böbürlenmek için Tanrı’nın güçlü gereçleri ile süslenmeyin. Ruhsal armağanları kendinizi güzelleştirmek için taçlar, kolyeler ve yüzükler olarak kullanmayın.
Yüreğinizdeki kapının nöbetçisi, ” Alçakgönüllülüktür. ” O nöbetyçiyi oradan alırsanız, korumasız kapıdaan düşmanın girmesine yol açarsınız.
Rabbin sevgisi ve ışığı siiznle olsun.
3. Eylül 2008: 15:19 #30545AnonimPasifYaratığın Tanrı’sıyla olan ilk ve tek gerçek ilişkisi olarak adlandırabileceğimiz ” kaybedilmiş alçakgönüllülüğün ” yenilenmesinden başka hiçbir şeyin bizi kurtaramayacağını görüyoruz. İsa, yeryüzüne alçakgönüllülük getirmek, bizi alçakgönüllülüğe ortak kılmak ve böylece alçakgönüllülük aracılığıyla kurtarmak için geldi. Gökyüzünde kendisini insan olmak için alçalttı. İsa’da gördüğümüz alçakgönüllülük, gökyüzünde O’na hükmetmiştir. O’nu gökyüzünden getiren alçakgönüllülüktür ve O gökyüzünden alçakgönüllülüğü getirmiştir. Burada yeryüzünde ” ölüme bile boyun eğip, kendini alçalttı”; ölümünü değerli kılan, alçakgönüllüğüydü ve böylece bize kefaret etti. Şimdi verdiği kurtuluş ise, Tanrı ile ilişkisinin temeli ve kökü olan yaşamı ve ölümü, doğası ve Ruh’u, alçakgönüllüğünün bize ulaştırılmasıdır.İsa Mesih, mükemmel alçakgönüllülüğü kapsayan yaşamı aracılığıyla bir yaratık olan insanın yerini almış ve onun yazgısını yerine getirmiştir. O’nun alçakgönüllülüğü kurtuluşumuzdur. O’nun kurtarışı ise, alçakgönüllülüğümüzdür.
Bu nedenle kurtarılmış olan kutsalların yaşamı, mutlaka günahtan kurtarılışın bu mührünü taşımalı ve başlangıçtaki konumlarının yenilenişine layık olmalıdır; kutsalların, Tanrı ve insanla olan tüm ilişkilerinde tam bir alçakgönüllülük görülmelidir.
Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.
Lütuf, İsa Mesih’i sevenlere ölümsüz sevgiyle !
Dünyayı kazansan neye yarar ? hac5 tanri sevgidir
26. Mart 2009: 19:02 #32497AnonimPasifBu başlık altındaki 8. mesaj da birlikte ele alınan İsa Mesih’in insan bedeni alarak kendisini alçaltması ve alçakgönüllülüğü bir arada zikredilmiş. Doğrusu ben bunları anlamakta zorlanıyorum. İsa Mesih’in beden alarak dünyayı şereflendirmesi, bir takım eziyet ve işkencelere mâruz kalması, sonunda çarmıhta insan günahları için bedel ödemesi Yüce Tanrının insana olan, aklın kavrayamaycağı sevgisi ve merhametinin tezâhürüdür.
Alçakgönüllü olmak başka bir şeydir. Alçakgönüllü olmak demek kişinin kendisini alçaltması anlamına gelmez. Yüce Tanrı günahlarımız nedeniyle bizi yargılar. Çünki günah Tanrının yasasının çiğnenmesi ile oluşur. Günahı işleyen Lütfu göremeden giderse hesabını vercektir.
Ama Tanrı bizlere verdiği hiç bir nimetini başımıza kakmaz. Onları bize karşılıksız verir. Bunu yaparken de kendisini alçaltmak zorunda değildir. İsa Mesih mevzûsu eskilerin tâbiri ile “Nev’i şahsına münhasır” bir durumdur. İsa Mesih’in haçlanması daha ziyade merhamet, fedâkarlık gibi kavramların yüce Tanrıda akıl alamıyacak derecede hangi boyutlara ulaştığının idrâk edilmesi bakımından mühimdir.
Alçakgönüllü olmak demek, konum itibariyle kendi sahip olduğu maddi/manevi imkânlara sahip olamayan diğer insanlara, hatta tüm canlı mahlûkata karşı anlayışlı ve sevecen yaklaşmak, onlardan daha üstün olduğu noktaları yine onları rencide etmek ve üzerlerinde tahakküm oluşturmak maksadıyla kullanmamak demektir.
Kendini bilmeyen, tanımayan alçakgönüllü olmaktan bahsetmesin. Çünki, alçakgönüllü olma mecburiyeti, maddi yada manevi birtakım imkanlara herkesten daha çok sahip olanlar için geçerlidir.
Benim konumumuda olan bir günâhkâr bu kavramdan söz edemez. Çünki alçakgönüllü olmamı gerektirecek hiç bir manevi olgunluğa sahip değilim. Düne kadar İsaMesih’den birhaber idim. O’nu tanıyınca ilk fark ettiğim şey şu oldu.
İsa Mesih’in olmadığı hiç bir yerde hayır yoktur. O’nun olduğu her yer bir kurtuluş, bir ferahlama ve sevinçtir. Kendisini O’na emânet eden korkudan emin olur. Başka yerde kurtuluş arayan aldanmıştır.
Ey bütün yorgunlar ve yükü ağır olanlar! Bana gelin, ben size huzur veririm. Ben yumuşak huylu ve alçakgönüllüyüm. Boyunduruğuma girin ve benden öğrenin, böylece canlarınız huzur bulur. Boyunduruğum kolay taşınır, vereceğim yük de hafiftir. (Matta 11:28-30)
Bir insan Mesih’e bağlanıp kutsal ruh’un yardımıyla şereflendiğide, sahip olduğu şeyleri iyi ayırt edebilmelidir. Daha evvel düştüğümüz günâh girdaplarından şimdi kolayca kurutluyorsak, bunun İsa Mesih’in sevgi ve merhameti ile Kutsal Ruh’un bizdeki işleyişi sayesinde olduğunu bilmeliyiz. İsa Mesih’in ve Kutsal Ruh’un yardımıyla üstesinden gelebildiğimiz şeyleri kendi başarımız gibi görürsek, verilen nimeti Şeytana yedirme riski ile karşılaşmamız mümkündür. Lütûf hakedilen şey değildir. Karşılıksız verilendir. Biz eğer bu lütfa ulaşmışsak, lütfun sahibini övmeliyiz. Bizim övünmemizi gerektireck bir durum yoktur.
Haa… Sevinebiliriz; o ayrı.
Nimetler insana şeytanlaşması için değil, Tanrının rızası doğrultusunda hayırlı işlerde kullanması için verilmiştir.
Akıl nimeti, sağlık nimeti, kuvvet nimeti vs….
Şu halde alçakgönüllü olmak ancak kendisinde böyle olmayı gerektireck özellikler bulunanlar içindir. Meselâ, kendisini Tanrı yoluna adayanlar, kendi hayatı ve zevklerini değil başkalarını düşünerek yaşayanlar, sahip olduğu maddi servet ile böbürlenmeyip bu servetin bir kısmını başka insanlaraın sıkıntılarını gidermek için kullananlar, yardım sever insanlar alçakgönüllüdürler.
Alçakgönüllülük yazmakla, insanları etkileyen konuşmalar yapmakla olmuyor. İnsan bunu kişiliğinin ayrılmaz bir parçası haline getirmeli, önce teorisini aklında ve kalbinde yoğurmalı, daha sonrada bunu davranışlarına yansıtmaldır.
Dikkat edin! Yapmanız gereken doğru işleri gösteriş için insanların gözü önünde yapmayın. Öyle yaparsanız, göklerdeki Babanızdan ödül alamazsınız.
Bu nedenle, birisine sadaka vereceğiniz zaman bunu ilan etmek için önünüzde borazan çaldırmayın. İkiyüzlü kişiler, insanların övgüsünü kazanmak için havralarda ve sokaklarda böyle yaparlar. Size doğrusunu söyleyeyim, onlar ödüllerini almışlardır.
Siz sadaka verdiğiniz zaman, sol eliniz sağ elinizin ne yaptığını bilmesin.
Öyle ki, verdiğiniz sadaka gizli kalsın. Gizlilik içinde yapılanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir. Matta 6/1-4
Bâzı insanlar tanımıştım. Bunlar bilhassa kendilerini ‘Tevâzû sâhibi’ gibi göstermeye çok önem verirlerdi. Maksatları gerçekten öyle olmak değildi. Övülmek için yapıyorlardı. Aynen yardım yaparken borozan çaldıranlar gibi… Aralarındaki tek fark ise kullandıkları yöntemden kaynaklanıyor
Niyet çok mühimdir. İsa mesih Matta 6/1-4 de bunu çok güzel anlatır. Bizlere ‘Alçakgönüllü’ desinler diye davranırsak ödülümüz de bu dünya da ‘Ne alçakgönüllü adam yahu ‘ denilerek verilmiş olur. İsa Mesih imanlısı hayatını O’na göre düzenlemeye gayret etmelidir. İncil de anlatıldığına göre, bir çok yerde insanlar O’nu övmüşler ve hatta tapınmışlardır. Ama o hiç bir zaman bu karşılaştığı şeylerden etkilenerek değişmemiştir.
Kibirlenmek iki yaratığa hastır.
Birisi iblistir. Kibri mahvına sebep olmuştur.
Diğeri, kendisinde eksiklik hissederek aşağılık kompleksine kapılan kişidir.
Efendisi İsa Mesih olan da hiç bir eksiklik veya utanılacak şey bulunmaz. Gerçi, insan olarak bizlerin eksiklik ve zaafları olacaktır. Ama tüm eksiklerimizi ve zaaflarımızı İsa Mesih kapatır. Tüm zayıflıklarımız karşısında bize kuvvet olur. Şeytana karşı en büyük güvencemizdir.O’na öğrenci olabilmek mutlulukların en büyüğüdür.
Tüm övgüler Yüce Tanrı ve İsa Mesih içindir.
Amin.
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.