Modern bilim Kutsal Kitap’ı çürütmemiş midir?
- Bu konu 7 izleyen ve 16 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
22. Haziran 2008: 11:59 #25206AnonimPasif
Modern bilim Kutsal Kitap’ı çürütmemiş midir?
Bilimsel keşifler, Kutsal Kitap ile çatışmaz mı, hatta
Kutsal Kitap’ı çürütmez mi?
Bizim cevabımız: Muhtemelen birçok kişiyi şaşırtsa da, bilim çoğunlukla Kutsal Kitap’ta var olan bilgileri tekrar dile getirir. Haydi birkaç örneğe bakalım…
1. Türler aynı türleri üretir. (Yaratılış 1). Kutsal Kitap Tanrı’nın, bizi kendi benzerliğinde yarattığını söyler. Bilim de, türlerin kendi benzerliğinde türler yarattığını göstermiştir. Bir türden başka bir türün ürediğini gösteren fosiller hala bulunamamıştır. Bilim (Mikro evrim) türlerin kendi içinde koşullara adaptasyonunu gösterir ancak, başka bir türe dönüşmesini (Makro evrim) ispatlamamıştır. Bu bilimsel gerçek Kutsal Kitap ile uyuşum içindedir.
2. İnsanların Üremesi. Bazı insanlar tüm insan ırkının sadece iki insandan (Adem ve Havva) gelmiş olabilmiş olmasını gülünç bulur. Ancak, bilim bu olasılığı çürütmemektedir, hatta desteklemektedir. Bilim, test edilebilen ve tekrarlanabilen deneyler ile ortaya konulan iddiaları ciddiye alır. İnsan üremesi görülebilir ve test edilebilirdir. Bir kadın ve erkek üçüncü bir şahısı üretebilir ve bu tekrar tekrar yapılabilinir, üretilenler başkalarını üretebilir ve daha büyük bir nüfus ortaya çıkar. Bilim bunu kanıtlarla destekler. İnsan üremesi için geçmişte başka bir yol kullanıldığına dair bir kanıta daha rastlanmamıştır.
3. Tüp bebek. Günümüzde bir kadın ve bir adam, çocuk sahibi olmak için seks yapmak zorunda değillerdir. Tüp bebek yöntemi ile kadın hamile kalabilir. Bu keşif bizim düşüncelerimizdeki ve bilimimizdeki ilerlemeyi gösterir. Yine de, Kutsal Kitap, İsa Mesih’in bakireden doğmuş olduğunu iddia eder.
4. Mikroplar. İnsanlar birkaç asır öncesine kadar mikropların doğasını anlamamışlardır. Ancak Eski Antlaşma’da yer alan yiyeceğin ve bedenin temizliği hakkındaki yasalara baktığımızda, mikroplardan korunmak için ortaya konan standartları görebiliriz. Unutulmaması gereken şey, mikropların varlığından haberdar olmayan insanlığa bu yasaların binlerce yıl önce Tanrı tarafından verilmiş olmasıdır.
5. Dünyanın şekli ve evrenin düzeni. Kutsal Kitap, Galileo’dan çok uzun zaman önce, insanlar dünyayı düz zannederken “Dünyanın çemberliğinden” bahsetmiştir. İnsanlık astronomiyi anlamadan önce, Kutsal Kitap’ta Tanrı gökyüzünü yıldızlarla kaplayıp hepsinin yerini belirlediğini bildirmişti. Evreni yaratan ve düzenini oluşturan Tanrı’dır. Bizim yaptığımız, O’nun yarattığı bu düzeni ve O’nun kudretinin işlerini anlamaya ve gözlemlemeye çalışmaktır. Bir çok bilim adamı bu nosyon (Tanrı’nın hükmettiği evren) ile doğayı ele almış ve keşiflerde bulunmuştur (örneğin; Bay Isaac Newton).
Evrenin düzeni ve kuvvetleri incelenebilirdir ancak, bunları meydana getiren ne olmuştur? Günümüzde bilim adamları büyük birleşmiş bir alan teorisinin peşindedirler. Bu teori kuantum teorisi ile astrofiziği tek bir kuvvet/teori altında birleştirmeyi amaçlamaktadır. Aradıkları bu büyük birleşmiş alan aslında Tanrı’nın kendisidir. Varlıkların, astronomik bir yüzeyde farklı, mikroskobik bir yüzeyde farklı şekilde çalışacağını kararlaştıran Tanrı’dır. Boyut göreli ve önemsizdir. Varlıklar astronomik bir yüzeyde farklı, mikroskobik bir yüzeyde farklı şekilde çalışmamalıdır ancak, farklıdırlar. Birçok bilim adamı çalışmalarına daldıkça şaşkınlık geçirirler çünkü, çalışmalarının başında Tanrı’yı esas olarak almamışlardır. Bir kuvvet keşfedilse bile (yer çekimi gibi) bu kuvvetin nasıl oluştuğuna cevap bulunmamaktadır.
Varılan nokta: Eğer Kutsal Kitap, tıp ve bilim alanlarında insanların bilgisini aşan bilgileri içerirse, o zaman biz sadece orada bizden öte bir şeyin olduğu sonucuna varabiliriz. Her defasında O’nsuz açıklamalar bulmaya çalışmak yerine, O’nun yaratıcılığını kabul etmek gözlemlerimizi daha fazla kolaylaştıracaktır. Eğer Tanrı oradaysa ve gerçekse, biz onu tahtından indiremeyiz. Her şey O’nun kontrolü altındadır ve bunu hiçbir şey değiştiremez. Bilimsel keşifler sadece Tanrı’nın dizaynını gözler, anlamaya çalışır ve kullanır. Evrim teorisi gibi yaşamın kaynağı olarak Tanrı’yı reddeden teoriler, cevapsız sorularla dolu kaos kuyularından başka bir şey oluşturamamaktadır.
Niçin bizim Yaratıcımızı tanımayalım? Tanrı, bize Kutsal Kitap’ında Kendisi hakkında, bizim maksadımız ve bizim dünyamız hakkında bilgi vermiştir. Bu yaşamı anlamaya başlamanın en mükemmel adımı Kutsal Kitap’ı okumaktır.
11. Eylül 2009: 12:28 #33535AnonimPasifPeki dünyanın yaşı konusu ne olacak? Dünya acaba 7000 yaşında mı gerçekten de?
14. Eylül 2009: 4:33 #33538AnonimPasif5 maddeyi anlamadım kutsal kıtapta dunya yuvarlak ıbaresı qecıyorsa galileo neden papa nın emriyle hrıstıyan öğretisine uymuyor diye roma meydanında yakılmak ıstenmis sonra ölüm korkusuyla sözlerini değiştirip evet kilise haklı dünya yuvarlak değil dedikten sonra affedilebilmiş yaşamasına izin verilmiştir ??
14. Eylül 2009: 9:09 #33539AnonimPasifEFE-;15217 wrote:5 maddeyi anlamadım kutsal kıtapta dunya yuvarlak ıbaresı qecıyorsa galileo neden papa nın emriyle hrıstıyan öğretisine uymuyor diye roma meydanında yakılmak ıstenmis sonra ölüm korkusuyla sözlerini değiştirip evet kilise haklı dünya yuvarlak değil dedikten sonra affedilebilmiş yaşamasına izin verilmiştir ??Sevgili Efe
Papalik sistemi Kutsal Kitap icerisinde yoktur.Papalarin bircogu Kutsal Kitap ögretisinin disina cikarak maalesef hristiyanlik tarihine bir kara leke olarak gececek bircok yanlisliklar yapmislardir.Siyasete karismislardir.Hacli seferlerinin yapilmasina bizzat yardimci olmuslardir.Ortacagda insanlar üzerinde haksiz ve korkunc egemenlikler sürmüsler ve bunlarin sonucunda da engizisyon mahkemeleri,afaroz,ölenler icin dua ve cennetten arsa satmalar vs.vs.vs gibi Kutsal Kitap icerisinde olmayan bir cok olayin sorumlulari olarak yanlisliklar yapmislardir.Kutsal Kitap’ta dünyanin yuvarlak olduguna dair ayetleri görmemezlikten(veya bilmemezlikten) dolayi Galileo’yu da suclamislar ve kendi isleri olmamasina ragmen Galileo’dan tezinden vazgecmesi yolunda baski yapmislardir.
Isa Mesih bizlere “Sezar’in hakkini Sezar’a Tanri’nin hakkini Tanri’ya verin” demekle din ve devlet islerinin ayrilmasi yönünde buyruk vermistir.Onun icin bir hristiyanin en kücügünden en büyügüne kadar bu iki kavrami birbiriyle karistirmamalari en önemli görevleri arasindadir.
Papalarin düstügü bu hata hristiyanlarin hatasi degil sadece Papa’nin bir hatasidir.Papalik hristiyanligin tamamini degil katolik mezhebini temsil ediyor dolayisiyla Papanin bu yanlisindan hristiyanligin tamamini kimse suclayamaz.
Rab’bin esenligi ve sevgisi sizinle olsun.14. Eylül 2009: 9:40 #33540AnonimPasifbankman;15197 wrote:Peki dünyanın yaşı konusu ne olacak? Dünya acaba 7000 yaşında mı gerçekten de?Sevgili bankman
Dünyanin yasi öyle iddia edildigi gibi milyar sene degildir.Dünyamizin hem Kutsal Kitap hem de yapilan gözlemler sonucu genc bir planet oldugu anlasiliyor.
Eski caglara ait yapilan jeolojik bulgularin hicbiri dünyanin milyar yaslarinda olduguna dair tatmin edici bir aciklama getirmemistir.
Oysaki bulunan fosillerin kökünün Tufan yillarina denk geldigi akla en uygun buluntudur.
Adamlar ammoniten buluyor ve diyorlar ki bu 2.4 milyar yasinda olmali.Nereden biliyorlar bunu? Bunun bulundugu faydan cikan fosiller bu yasta! Peki bu faylarin bu yasta oldugu nerden biliniyor? cünkü orda bulunan fosiller bu yasta olmali….
Bu suna benziyor. Bazilari saatlerini istasyondaki saate göre ayarliyorlar ve kendilerinden eminler saatlerinin dogru gittigine dair.
baska birileri de Kilise’nin kulesindeki saate göre saatini ayarliyor ve kendi saatinin dogru gittigini bundan iddia edebiliyor.
Iste bu saka gibi de gözükse dünyanin yasiyla ilgili iddialar ve bulgular bu tahminler üzerine kurulmustur.14. Eylül 2009: 19:37 #33542AnonimPasifkefas;15221 wrote:Sevgili okur kardeşlerim,
Değerli Kores kardeşimin, bankman kardeşimize vermiş olduğu yanıt doyurucu olmamakla birlikte Kutsal Kitap dayanağından da yoksun bulunmaktadır. Sanırım Kores kardeşimizin yoğun acil işleri vardı, yada hastalık vb. gibi bir olumsuz hal içerisinde uğraşması gerekiyordu ama inceliği ve duyarlılığından ötürüde bankman kardeşimizi yanıtsız bırakmamak için bu cevabını buraya aktarmış ve bunu da acele ile yaptığı anlaşılmaktadır.Dünyamızın yaşı – Tanrı – yaratılış ve bilim konularına gelince bu konuların yanıtları için başvuracağımız temel, ana kaynak Kutsal Kitap olmalıdır.
Ama hiç birimiz bilim ile Tanrı yı mukayese etmemeliyiz bunun nedenini ve gerekçelerini yazımın sonuç kısmında sizlerle paylaşacağım.
asıl konumuza döner isek Tanrı – yaratılış ve dünyanın yaşı – bilim mevzularına bkz.11 Tanrı, “Yeryüzü bitkiler, tohum veren otlar, türüne göre tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları üretsin” diye buyurdu ve öyle oldu.
20 Tanrı, “Sular canlı yaratıklarla dolup taşsın, yeryüzünün üzerinde, gökte kuşlar uçuşsun” diye buyurdu.
21 Tanrı büyük deniz canavarlarını, sularda kaynaşan canlıları ve uçan çeşitli varlıkları yarattı.
24 Tanrı, “Yeryüzü çeşit çeşit canlı yaratık, evcil ve yabanıl hayvan, sürüngen türetsin” diye buyurdu. Ve öyle oldu.
27 Tanrı insanı kendi suretinde yarattı. Böylece insan Tanrı suretinde yaratılmış oldu. İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı.(yar:1: 11-20-21-24 ve 27.)
Kutsal Kitap verdiğimiz örnek ayetleri okuduk sıra ile insan ve insan a kadar yaratılışı anlatan var oluş öykümüzdü bunlar.
Peki bunlar alt alta sıralanarak yazılmış diye hepsinin aynı anda yaratıldıklarını söyleyebilirmiyiz.? Ama ilgili ayetlere baktığmızda bu sürecin tamamının yani evren ve canlıların (deniz-kara) altı günde yaratıldığı izlenimini yine Kutsal Kitap tan almaktayız. Gerçekten bu süreç altı günde mi bitmiştir.? Evet açıklanması zor gibi yada tam altı günde hepsi olup bitmiştir diyerek kesip atacakmıyız? Evet yine bunlarıda açıklayabilmek için ana – temel kaynağın kendisi Kutsal Kitap a baş vuracağız bkz.4 Çünkü senin gözünde bin yıl Geçmiş bir gün, dün gibi, Bir gece nöbeti gibidir.(mez:90:4)
8 Sevgili kardeşlerim, şunu unutmayın ki, Rab’bin gözünde bir gün bin yıl, bin yıl bir gün gibidir.(2.pet:3:8
Bu örnek ayetlerimize baktığımızda ise Tanrı ile insan arasındaki süre algılama farklılığını görmekteyiz sevgili kardeşlerim. Her ne kadar da biz yukarlarda verdiğimiz örnek ayetlerde bu olguyu altı gün gibi algılasakta maalesef gerçek olan Tanrı ile bizler arasındaki zaman kavrama anlama farklılığıdır. Mesele o ise Tanrı evrende hiç bir şey yok ikende vardı.
Tanrı biz insanlar için ne yapmış ise her eylemini bizim anlayacağımız şekilde kolaylaştırmıştır. Bazan da hiç çözemediğimiz gizemler ve benzetmelerlede bizleri arayış, düşünce içerisinede sokarak diğer canlılardan farklılığımızı da bizlere göstermek istemiştir.
Bütün bunları Tanrı yapar iken insanlar arasından kendisinin seçmiş olduğu Peygamberlerini bile özgür bırakmıştır.Algılama ve anlatma hayata geçirme yetilerinde, bunu daha anlaşılır ve doyurucu manada söyler isek O Peygamberler iyi ve kötüde anlatmaları gerekenleri bazan kendileride hatalara – yanlışa – günaha düşerek yapmışlardır. Bu yanlış düşünce fikirleri kafalarında oluşur iken ve bunları eyleme geçirir iken Tanrı onlara bile müdahale etmemiştir.
Tanrı nın bu yanlışa düşen Peygamberlere müdahale etmemesinin nedeni ise bizlere çarpıcı ve kendi seçtikleri kişiler üzerinden bile doğruyu – yanlışı – iyiyi ve günahı öğretebilme çabası ve düşüncesindendi ve sonuçta Tanrı bu şekilde insanlara iyi ve kötüyü öğretmiştir.Sonuç olarak bilim ile Tanrı kıyaslanamaz, ölçülemez, karşı – karşıya getirilemez ve bununla birlikte varlık – yokluk mevzularıda tartışılamaz. Nedeni ise bilim biz insanların türettiği bir olgudur yada olgular bütünüdür. Bizim bulduk, icat ettik dediklerimiz ise aslında taa baştan beri var olanlardır. Çünkü onları Tanrı insanı yaratır iken onun O diğer canlılardan farkını ortaya koyan beyninin içerisine yerleştirmişti. Bizler şimdi ve geçmişten b yana bunları sırası ile bilmekte ve bulmktayız ve bu bulduklarımızı da maalesef bazan yanlış eylemlerimizde de kullanacağız iyide kullandığımız gibi çünkü Tanrı başta biz insanları da özgür bırakmıştır iyi ve kötü seçim ve eylemlerimiz de…
Esenlikler dilerim hepinize
Degerli kefas kardesim
Yazdiginiz yaziyi tam olarak anlamasam da düsünceleriniz icin tesekkür ederim.Sunu ifade edeyim ki aceleden yazmadim ve yazdiklarimi da Kutsal Kitap’tan destekleyebilirim.Asagida alintiladigim yazinizda yanitimin doyurucu olmadigini ve Kutsal Kitap dayanagindan yoksun oldugunu iddia etmissiniz:
kefas;15221 wrote:Değerli Kores kardeşimin, bankman kardeşimize vermiş olduğu yanıt doyurucu olmamakla birlikte Kutsal Kitap dayanağından da yoksun bulunmaktadır. Sanırım Kores kardeşimizin yoğun acil işleri vardı, yada hastalık vb. gibi bir olumsuz hal içerisinde uğraşması gerekiyordu ama inceliği ve duyarlılığından ötürüde bankman kardeşimizi yanıtsız bırakmamak için bu cevabını buraya aktarmış ve bunu da acele ile yaptığı anlaşılmaktadır.
Tabi yazinin doyurucu olup olmadigi kisiden kisiye degisebilir.Ancak Dünyanin milyar yil yasinda olmadigina kesinlikle inanan biri olarak Kutsal Kitap’tan ayet de verebilirim.
Yaratilis 1.bölümde Tanri yarattigi seylerden sonra aksam oldu ve sabah oldu ve “ilk gün” olustu.Ve buna takiben”ikinci gün olustu”ücüncü ve sonunda 7.güne kadar devam ediyor.
Kutsal Kitap’ta bir günden bahsedilirken hep bugün kullandigimiz 24 saat den olusan bir zaman dilimi kastedilir.
Sizin yazdiginiz ayetlerde Rab icin tabi ki zaman kavrami yoktur.O tüm zamanlari kapsiyor.Fakat o ayetleri kullanarak dünyanin yasini milyar senelere kaydirmaya calismak bir kacistir.Korkmamak lazimdir.Tanri yanlis yapmaz.Ama bizim bilgimiz sinirlidir.Bilimin her iddiasini tartismasiz kabul etmek yanlistir.Bugün bilim bir yandan “Hicbirsey vardan yok yoktan da var edilemez derken” bugün varolan seylerin de nasil var olduguna aciklama getirememektedir.
Dünyanin ve icindeki tüm canlilarin ve kainatin Tanri tarafindan yaratilmasina bilim karsi cikmaktadir.Oysa Kutsal Kitap tüm bunlari Tanri’nin yarattigini acikca bizlere göstermektedir.
Insanoglunun gelisimini geriye dogru izledigimiz zaman da dünyamizin yasinin milyaryil olmadigini kolaylikla anlayabiliyoruz.
Tabi isteyen istedigi seye inanmakta özgürdür.Kimseyi ikna edip doyurucu bilgi verdigim iddiasinda da degilim.Fakat dünyanin milyar yil yasinda olduguna dair de doyurucu bir bilgiye rastlamadim.
Esenlikler dilerim.
15. Eylül 2009: 12:44 #33548AnonimPasifSevgili Kefas,
Tanrı’nın zaman kavramıyla bizim ki tabii ki kaşılaştırılamaz ama bazı şeyleri karıştırmamak gerekir. Bir kez daha ayetlere bakalım.Yaratılış 1. Bölüm
Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.
2 Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı`nın Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu.
3 Tanrı, “Işık olsun” diye buyurdu ve ışık oldu.
4 Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı.
5 Işığa “Gündüz”, karanlığa “Gece” adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ilk gün oluştu.
Bu zaman,Tanrı’nın bize öğretiği ya da verdiği dünyasal zaman ölçütü değil mi? Gece ve gündüz tamamlanınca bir gün tamamlanmış oluyor. Yani gerçek anlamda söylenmiş olduğunu anlıyorum. Aynı şey devamında ki ayetlerde de geçerli.
6 Tanrı, “Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın” diye buyurdu.
7 Ve öyle oldu. Tanrı gökkubbeyi yarattı. Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı.
8 Kubbeye “Gök” adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ikinci gün oluştu.
9 Tanrı, “Göğün altındaki sular bir yere toplansın, kuru toprak görünsün” diye buyurdu ve öyle oldu.
10 Kuru alana “Kara”, toplanan sulara “Deniz” adını verdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.
11 Tanrı, “Yeryüzü bitkiler, tohum veren otlar, türüne göre tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları üretsin” diye buyurdu ve öyle oldu.
12 Yeryüzü bitkiler, türüne göre tohum veren otlar, tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları yetiştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.
13 Akşam oldu, sabah oldu ve üçüncü gün oluştu.
14-15 Tanrı şöyle buyurdu: “Gökkubbede gündüzü geceden ayıracak, yeryüzünü aydınlatacak ışıklar olsun. Belirtileri, mevsimleri, günleri, yılları göstersin.” Ve öyle oldu.
16 Tanrı büyüğü gündüze, küçüğü geceye egemen olacak iki büyük ışığı ve yıldızları yarattı.
17-18 Yeryüzünü aydınlatmak, gündüze ve geceye egemen olmak, ışığı karanlıktan ayırmak için onları gökkubbeye yerleştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.
19 Akşam oldu, sabah oldu ve dördüncü gün oluştu.
20 Tanrı, “Sular canlı yaratıklarla dolup taşsın, yeryüzünün üzerinde, gökte kuşlar uçuşsun” diye buyurdu.
21 Tanrı büyük deniz canavarlarını, sularda kaynaşan canlıları ve uçan çeşitli varlıkları yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü.
22 Tanrı, “Verimli olun, çoğalın, denizleri doldurun, yeryüzünde kuşlar çoğalsın” diyerek onları kutsadı.
23 Akşam oldu, sabah oldu ve beşinci gün oluştu.
24 Tanrı, “Yeryüzü çeşit çeşit canlı yaratık, evcil ve yabanıl hayvan, sürüngen*fa* türetsin” diye buyurdu. Ve öyle oldu.
25 Tanrı çeşit çeşit yabanıl hayvan, evcil hayvan, sürüngen yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü.
26 Tanrı, “İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım” dedi, “Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.”
27 Tanrı insanı kendi suretinde yarattı. Böylece insan Tanrı suretinde yaratılmış oldu. İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı.
28 Onları kutsayarak, “Verimli olun, çoğalın” dedi, “Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun.
29 İşte yeryüzünde tohum veren her otu, tohumu meyvesinde bulunan her meyve ağacını size veriyorum. Bunlar size yiyecek olacak.
30 Yabanıl hayvanlara, gökteki kuşlara, sürüngenlere -soluk alıp veren bütün hayvanlara- yiyecek olarak yeşil otları veriyorum.” Ve öyle oldu.
31 Tanrı yarattıklarına baktı ve her şeyin çok iyi olduğunu gördü. Akşam oldu, sabah oldu ve altıncı gün oluştu.
Tanrı’nın evreni baştan yaratmasından dünyayı oluşturmasına kadar ne kadar zaman geçtiğini bilmiyoruz ama kesin olarak bildiğimiz bir şey varsa o da dünyanın ve tüm yardılışın 6 günde yaratılıp tamamlandığı. Ve bunu ayetlerde de görüldüğü gibi kesin dünyasal zaman ile tanımlanmıştır. Gece ve gündüz oldu, akşam ve sabah oldu bir gün geçti. Tanrı’ya göre zamandan bahsedilmiyor ,yaratılmış zamana göre yani güneşin dünya üzerine doğup, batmasıyla bir günün bitmesi yazılmıştır.
Koreş kardeşin dediklerine tamamen katılıyorum. Bilim adamlarının neye göre tarihlendirme yaptıkları anlaşılır gibi değil. Tamamen sanılara dayanmaktadır. Tarihlendirme için kullandıkları testlerin güvenilirliği ciddi tartışmalara, fikir ayrılıklarına nedendir bilim adamları arasında da. Meşhur karbon testi yaşayan bir memeliyi milyon yaşında gösteriyorsa nasıl güvenilir kabul edilebilir.
15. Eylül 2009: 19:33 #33547AnonimPasifBen de Kores Kardeşime katılıyorum. Hakikî bilim güvenilirdir. Ama dünyada çoğunlukta olan ‘Tanrı Düşmanlığı’, bilim ve Fen’e de yansımıştır. Bilim diye öne sürülen birçok teori, bilimden değil, Tanrı düşmanlığından doğmuştur. Bu adamlar, binlerce defa yanlış çıkmalarına rağmen, 1001. defa, hiç utanmadan karşımıza çıkmakta ve nerden geldiği bilinmiyen uydurma teorilerin yenilerini öne sürmektedirler. Şimdiye kadar ne öne sürülmüşse, bunlar bir müddet sonra sahte ve ‘dayanaktan yoksun’ çıkmış ve yıllarca bilimsel hakikat olarak ansiklopedi, kitap ve okullarda öğrencilere sunulmuştur. Örneğin ‘Big Bang Teorisi’. Bu teori Tanrı düşmanlığı ile başlatılmış, yıllarca beyinleri yıkamış, ama sonunda Tanrı’nın varlığının lehine sonuçlanmaya başladığında, Tanrı düşmanı olduğunu bildiğimiz (özel hayatları) bu bilim adamları tarafından terk edilmiştir.
Yine örneğin: Atalarımız diye yutturulmaya çalışılan Nebraska Man, Piltdown Man, Peking Man gibi iddiaların tümü, yıllar sonra sahte olduğu ya açıklanmış, ya da ispatlanmıştır. Ama bunlar onlarca yıl, Doğal Tarih Müzelerini süslemiş, insanların düşüncelerine Şeytan’ın zehiri akıtılmıştır.
Bir yıl=Bin yıl olsa ne yazar. Yani dünya altı günde değil de 6 000 yılda yaratılmış olsa ne değişir? Yaratılıştan sonra da başka bir 6 000 yıl geçtiğine göre, yine toplam sadece 12 000 yıl oluyor. Milyonlarca veya milyarlarca yıl değil. Bence Kutsal Kitap, başka hiçbir düşünceye zemin vermiyor. Yani, dünya 6 000 yıl evvel ve 6 günde (6×24 saat) yaratılmıştır. Bu hakikat, bilimsel açıdan da, tüm diğer teoriler, hurafeler ve bilim adına uydurulmuş Tanrı düşmanlığından çok daha fazla delillerle desteklenmiştir.
Bugün, dünyanın hiçbir yerinde, değişik zaman birimlerini gösteren değişik stratalarda, hayatın yavaş yavaş ve basit olarak başlayıp sonradan daha ileri ve komplex oluşumlara dönüştüğü görülmemiştir. Dünyada yoktur. Yalandır. Micro-organizmalar ve amebalar, her zaman daha karmaşık yaratıklarla birlikte bulunmuştur. Sadece onları ihtiva eden eski tabakalar yoktur. Evrim teorisine inanmak, Rab’be inanmaktan daha fazla iman gerektirir. Çünkü hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. Tarih boyunca bilinen en meşhur on tane bilim adamına bakarsanız, hepsinin de, yeniden doğmuş Hristiyanlar olduğunu görürsünüz. İsac Newton mesela; sayısız icat ve keşifte bulunmuş ama Hristiyanlık konusunda çok daha fazla yazıları ve konuşmaları mevcuttur. Hakikî Bilim, hiçbir zaman, Tanrı karşıtı olmamıştır ve olamamıştır da. Yalnız bazıları, Rab’den ve O’nun Kelâmı’ndan çok, bilim adamı sıffatıyla karşımıza çıkan, ‘Tanrı Düşmanları’na güvenmektedir.
Sadece, şahsî görüşlerimi paylaşmak istedim. Ama bu görüşlerim ayni zamanda, Amerikada ‘Creation Research İnstitute’ (Yaratılışı Araştırma Enstitüsü) üyeleri olan en az 1200 bilim profesörü tarafından da desteklenmektedir.
Rab sizi bereketlesin.
Sevgi ve Dualarımla.25. Eylül 2009: 16:52 #33570AnonimPasifAllah’ın selamı,esenliği ve aydınlığı tüm HANİF kulların üzerine olsun!
Rab,hepimizi AYDINLANMIŞ kullarından eylesin…
Öncelikle söylemek isterim ki;akıl ve bilimsel delillerle çelişen din algısı hüsnü kuruntudur! Akıl,dinde komutandır.Batıni olarak düşünürseniz Akıl peygamberdir ve tüm beşeri peygamberler onun tezahürleridir. Bütün peygamberler, sorgulamış, düşünmüş, akıllarını işletmiş ve inançları uğruna karşılarına çıkan onca gelenekçiye-atapereste inat mücadele etmişlerdir. İşte bu devrimci kişiliklerin taşıdıkları mesajı doğru anlamak zorundayız!
Din, insan içindir. ”İnsana rağmen” değildir. Gerçek inanç ise hiçbir zaman bilimsel bulgularla çelişmez. Eğer ki inancımız bu bulgularla çelişiyorsa, şunu söylemek gerek ki; ceketimizi ters giyiyoruz, doğru değil eğri bakıyoruz! Bilelim ki; gerçekleri inkar ederek, eğri bakarak dosdoğru yola varamayız! Gerçeği inkar DİNi inkardır. Çünkü DİN,GERÇEĞİN ta kendisidir! Ve bizleri özgürleştirecek olan da hurafeler değil, GERÇEKtir. İnşallah, ”gerçeği bileceğiz ve o bizi özgür kılacak”. Mezmurlarda denir ki; ”Ya Rab,bana yolunu öğret,senin GERÇEĞİNE göre yürüyeyim”. Ve bizlerde; HU diyelim gerçeğin demine… Öncelikle bilmemiz gereken bir şey var;Tevrat’ta yaratılış için kullanılan kelime BEreşit. BE,bilindiği üzere İbrani alfabesinin ikinci harfidir. Reşit ise olgunluk anlamında kullanılır. Burada ikinci bir evreden bahsediliyor olabilir.Ayrıca insanın yaratılışı ve Dünyanın yaratılışı birbirinden farklı kavramlardır. Bildiğimiz anlamda bir “insan” olmadan öncede Dünya vardı. Bu gün birçok Hristiyan ve Yahudi’nin dünyanın yaşı diye sunduğu tarih, çok eskiye dayanmamaktadır. Hristiyanlar’da ise Dünyanın 6000 yıl kadar önce yaratıldığı görüşü özellikle 17. yüzyılda İrlanda başpiskoposu James Usher’in yaptığı hesaba dayanmaktadır. Birçok Yahudi ve Hristiyan din bilimci Usher’in Tevrat’ta “oğlu” olarak aldığı ifadelerin “soyundan olan” anlamına da geldiğini ve onun hesaplarının güvenilir olmadığını söylemişlerdir. Zaten bu tarih Tevrat’ta apaçık çıksaydı, Usher’den binlerce yıl önce vahyedilen Tevrat’taki bu tarihin bulunmasının Usher’in dönemine kalmaması beklenirdi. Öncelikle 6 gün ifadesine değinmek istiyorum.İbranicede gün kelimesi “YOVM”dur.Bu kelime sadece 24 saatlik bir zaman dilimini değil,aynı zamanda “evre,an” gibi anlamlarıda kapsamaktadır.Arapçadaki “YEVM” kelimesi de böyledir. Dolayısıyla bilimsel bulgular ve akıl ışığında hangi anlamda kullanıldığını anlamamız kolaydır. YOVM kelimesi EVRE anlamında kullanılmıştır. Bunu gerek Müslüman,gerek Yahudi, gerek Hıristiyan pek çok kişi söylemiştir ve bu düşünce etrafında “Genç Dünya Yaratılışçılığı’na karşı, ”Yaşlı Dünya Yaratılışçılığı” fikri oluşmuştur.Bilimsel bulgularında “Genç Dünya Yaratılışçılığı” fikrini çürüttüğü ortadadır.AKLı rehber edinmemiz,VAHYinde kast ettiği gibi AKIL ışığında yürümemiz dileğiyle…
“Ben senin kulunum, bana akıl ver ki, Öğütlerini anlayabileyim.( Mezmurlar 119:125)”
Görüldüğü gibi öğütleri anlamanın şartı AKILdır.Bu konuda Kitabı Mukaddeste pek çok söz bulunmaktadır,sadece bir tanesini yazdım,isterseniz araştırabilirsiniz.Ayrıca Kitabı Mukaddes üzerinden uyarıda bulunmak istiyorum; “Ey halkın içindeki budalalar,dikkat edin;Ey aptallar,ne zaman AKILLanacaksınız?
Ben geleneğe ve mezhep kabullerine göre yaşamayı değil, Vahyin, aklın ışığında yaşamaya çalışan, mezhepleri dinleştirmeye karşı olduğum için Mezhepsiz, Kuraniyyun bir Müslümanım. Ve ayetleri AKIL ile anlamaya çalışan bir kulum. Sitenin geneli Müslüman olmasa da yazmak istiyorum;
“Allah AKILlarını kullanmayanların üzerine pisliklerini bırakır(Yunus 100)GERÇEĞİN DEMİNE HU…
RAB,SİZİNLE OLSUN…26. Eylül 2009: 5:38 #33572AnonimPasifSayın Khanef,
Müslüman olduğunuzu, yazınızın ta başında, siz bunu söylemeden anladım. Çünkü aklı ve düşünceyi imandan da öteye çıkaran İslâm’dır. Bu düşünceniz, yalnızca size ait değil, genel bir İslâm doktrinidir. Doktrin var ama uygulayan neredeyse yok.
Bir bakıma size katılıyorum. Ucu bucağı olmayan sonsuz hurafeler ve masallar. Uydur uydur anlat; anlat anlat uydur. Ama bunlar, Tevrat, Zebur ve İncil’de değil; Katolik ve Ortodoks geleneklerinde, Kuran’da, Hadislerde ve İslâm geleneklerinde yer almaktadır. Bu yüzden, bunları elimine etmek için, Rab bize akıl ve mantık vermiştir. Ve maalesef, dediğiniz gibi de, bu akıl ve mantığı kullanmamakta ısrar edenler, hiçbirşeyi sorgulamadan inananlar çok. İncil ise, “Herşeyi yargılayın” diyor.
Yalnız hemfikirliğimiz burada sona eriyor. Kutsal Kitap, binlerce yıldır saldırı altında olmasına rağmen, hep sonunda zaferle aklanmıştır. Tamamen güvenilirdir. Saf, tertemiz Tanrı Kelâmı’dır. Kutsal Kitap’ta yazılanlar hakkında binlerce yalan, yanlış iddia, suçlama, ve o zamanın ışığında, bilime aykırılık öne sürülmüştür. Bilimsel, tarihî ve arkeolojik hatalar içerdiği; bunlar daha kanıtlanmadan, ‘Doğru’ olarak kabul edilmiş, hakikat ve bilim olarak ders kitaplarına bile girmiş, tahsil yapmakta olan gençlerimizi zehirlemiştir. Ama neticede, Kutsal Kitab’a aykırı, bir tek kanıt bile bulunamamış aksine, yıllar sonra da olsa bile, Kutsal Kitab’ın güvenirliliği kanıtlanmıştır. Tanrı Kelâm’ı olan bir Kitab’ın, tüm öğretilerinin, hatasız olması gerekmektedir. Bir tek hata var ise, o kitap Tanrı Kelâm’ı değildir. O yüzden dünyaya, “Hodri Meydan” denildi, ta bir asır önceden. Tevrat, Zebur veya İncil’de bir tek hata bulana, bir milyon dolar ödül sunuldu Hristiyanlar tarafından. Bir asır sonra bile, bu ödülü alan hiç kimse çıkamadı.
Bir örnek vermek istiyorum. Asırlardır, tarihçiler, Babil kralı Nebukadnessar diye bir kralın var olmadığını, bu tarihlerdeki bütün kralların ve onların krallık yaptıkları yılların bilindiğini ve Nebukadnessar diye birinin olmadığı gibi, ona yer ve yıl kalmadığını ve bu yüzden de böyle uydurma bir krala yer verdiği için, Tevrat’ın güvenilir olmadığını, masal ve hurafelerden ibaret olduğunu, büyük bir kararlılıkla öne sürmüşlerdi. Yıllardır bu iddia hristiyanlara adeta “Tanrı Kelâm’ı dediğiniz şu masal kitabınızı çöpe atın” mesajını vermiş, birçoklarının imanını sarsmış ve başkalarının da iman etmesini engellemişti. Arkeolojik delil yetersizliğinden de Hristiyan bilim ve tarih adamları da bu konuda sessiz kalmışlardı. Ama yıllarca sonra, kumlar altına gömülmüş koskoca bir şehir ortaya çıkmış ve Babil kralı Nebukadnessar hakkında sayısız delil bulunmuştur. Bugün, böyle bir kralın ve şehrin var olduğunu inkâr eden birtek tarihçi bile yoktur. Ama Tevrat’a yapılan hunharca, acımasızca saldırılardan ötürü de, özür dileyen hiçkimse, hiçbir kuruluş olmamıştır. Ayni şekilde, tufan diye birşeyin hurafe olduğunu asırlardır ileri sürenler, sadece 80 yıl kadar evvel şunu kabullenmişlerdir: 4500 yıl kadar evvel, dünya sular altında kalmıştır.
Peki, benim imanım, Tanrı yerine, şu kendini ilâhlaştırma gayreti içinde olan bilim adamlarının söylediklerine göre olsaydı, bir yo-yodan farkım olmazdı. Bugün inandığıma, yarın inanmazdım. Sonra ispatlandığı için tekrar inanır; başka biri çıkıp da aksini gösterene kadar, onların elinde bir oyuncak olarak kalırdım. Öyle bir iman insanı kurtarabilir mi. Ebedî Hayat, papatya falı gibi olabilir mi. “İnanırım, inanmam, inanırım, ….”
“Gerçek inanç, hiçbir zaman bilimsel bulgularla çelişmez” diyorsunuz. Ben ise, şunu, “Gerçek bilim, Tanrı Kelâm’ı ile çelişmez” olarak ifade etmenin daha doğru olduğuna inanıyorum. Aslı olan Tanrı Kelâmı’dır. İnsanoğlunun Tanrı’yı ve Tanrı Kelâmı’nı yargılayacak sınırlı aklı değildir. İnsanoğlu Tanrı huzurunda nedir ki, O’nu veya söylediklerini yargılasın? Yalnız, Tanrı Kelâmı derken, sadece Tevrat, Zebur ve İncil’i kastediyorum. Diğer ‘Tanrı Kelâmı’ iddiasında bulunan kitaplara inananlar da, biraz karşı tarafa kulak kabartsınlar, “Acaba ne diyorlar? Bizim kitaba niye inanmıyorlar?” diye.
“‘Genç Dünya’ teorisi çürütülmüştür” diyorsunuz. Size katılmıyorum. Bilhassa son zamanlarda, bazı Hristiyan bilim adamlarının, dünyanın yapı taşı olan granitlerin, milyarca sene önceden oluştuğu iddiasını tamamen çürütmüşlerdir. Bu kayalarda bulunan radioaktif halkalar, milyonlarca yıl soğumaya tabii tutulan yüzeylerde oluşamadığı ve ancak ani oluşum (soğuma) neticesinde ortaya çıktığını kanıtladılar. Bir bakıma, ‘Soda içerisindeki hava kabarcıkları’ gibi. Uzun beklemelerde bu kabarcıklar yok olur. Çok ani dondurulursa bunlar buzda (kayada) muhafaza edilebilir.
Yaratılıştaki günlerin, gün olduğuna, yani 24 saat olduğuna inanıyorum. Ne bin yıldır, ne de daha uzun bir süre (dönem)dir bence. Çünkü 6 gün yaratılıştan sonra, 7. günü kutsal kıldı ve buna Şabat günü dedi. Bu gün, Rab’be ayrılmış, istirahat günü idi. Bu kadar zaman da o şekilde kaldı. Şayet, yaratılış günlerinin her biri, bin yıl veya daha fazla ise, Şabat günü de binlerce yıl olurdu. Çünkü orda kullanılan İbranice kelime aynidir.
Bu ‘uzun süre’ teorisini öne sürenler, Yaratılış ile Evrim Teorisini bağdaştırmaya çalışanların hayal ürünüdür. Yani evrim olayına da yer vermek istiyorlar. Ama kendilerini daha fazla düğüm düğüm bağlıyorlar. İnsanlar, maymunlardan evrimleşmişse, ne zaman günahkar oldular? Maymunun bir gün yaptığı normal iken, ertesi gün günah mı oldu? Yoksa ertesi yıl mı? İnsana dönüşürken, yavaş yavaş mı günah oldu, yoksa aniden? Tanrı, maymunu mu kendi benzerliğinde yarattı? İnsanı mı?
Niye, insan ürünü, 6000 yıldan eski hiçbir kalıntı yok? En eski çanak, çömlek, yapıt, en fazla 6000 yıllık. Sanki da, bundan önce insan yokmuş gibi. Hiçbir yerde, hiçbirşeye rastlanamıyor. Evrimcilerin, bütün çaba, endişe ve hatta paniklerine nazaran, hiçbirşey bulunamıyor. Bazı mübalağalara rağmen, tarihleme hatalarına (karbon, nitrojen dating) rağmen, yine de en eski şey, çok az sayıda 8-10 bin yılı geçmiyor. Neredeydi insanoğlu daha önce? Hani milyonlarca yıl? Kim özür diledi bizlerden, şimdi sahte oldukları bilinen ve ‘Atalarımız’ diye bizlere yutturulmaya çalışılan Pekin Man, Nebraska Man, Piltdown Man vs. Yıllardır, Doğal Tarih Müzelerinde sergilendiler bu kalıntılar. Binlerce kitaplar yazıldı sırf bunlar için. Ansiklopedilere, okul kitaplarına girdiler. Şimdi herkes bunların sahte olduğunu biliyor. Ama utanan, sıkılan, özür dileyen yok. Asırlardır, bilerek veya bilmeyerek, Tanrı düşmanlığı yapmışlar, insanın Tanrı’yı ve kurtuluşu aramasına engel olmuşlardır. Bunu bilim adına yapmışlardır. Ve her zaman, yeni yeni ve başka başka iddialarla, yine karşımıza çıkmakta ve yine insanları Tanrısızlığa itmektedirler.
Bu insanlar ki, “Sakın yumurta yemeyin. Kolesterol yüklüdür” diyorlardı. Şimdi ise tam aksini ispatladılar. Meğer yumurta kolestrolu düşürücü maddeler ihtiva ediyormuş. “Kafein vücuda zararlıdır. İçecekseniz kafeinsiz kahve için” diyenler, şimdi ise, “Kafeinsiz kahvede kanserojen maddeler var. Sakın içmeyin” diyorlar. İşte size bilim adamları.
Sevgi ve Dualarımla.
26. Eylül 2009: 9:36 #33575AnonimPasifSayın Kemal Başaran,yazılarınızda aklı yetersiz görme ve değerini küçültme amacı taşıdığınız oldukça belli oluyor.Açıkça akla sınır koyuyorsunuz.Herşeyi kafanızdaki dogmalara göre yorumluyorsunuz.7.günün kutsal olması semboliktir.7.gün bir toplantı günü olarak belirlenmiştir.Sembolleri iyi anlamak gerekiyor.Anlamak içinde akıl gerekiyor,bilim gerekiyor.Nakiller akılla yorumlanır,bunu bilmek gerekiyor.Aksi taktirde yeni Galileoların aforoz edileceği gerçeği açıktır ve bunu din sömürüsü üzerine kurulmuş gelenek dini yapıyor.İsmi Ferisi olmuş,Katolik,Protestan,Ortodoks olmuş,kendine Sünni demiş,Şii demiş fark etmiyor ve Dünya dinleştirilmiş hurafelerin bedelini çok acı ödüyor.Zaman AKLın,BİLİMin ışığında yürüme,tabuları yıkma zamanıdır.
Krekegaard’ın bir sözünü hatırlatmak istiyorum;Eğer İSAyı seviyorsanız,kiliselerden ve rahiplerden uzak durun!26. Eylül 2009: 15:43 #33574AnonimPasif@Khanef 15352 wrote:
Sayın Kemal Başaran,yazılarınızda aklı yetersiz görme ve değerini küçültme amacı taşıdığınız oldukça belli oluyor.Açıkça akla sınır koyuyorsunuz.Herşeyi kafanızdaki dogmalara göre yorumluyorsunuz.7.günün kutsal olması semboliktir.7.gün bir toplantı günü olarak belirlenmiştir.Sembolleri iyi anlamak gerekiyor.Anlamak içinde akıl gerekiyor,bilim gerekiyor.Nakiller akılla yorumlanır,bunu bilmek gerekiyor.Aksi taktirde yeni Galileoların aforoz edileceği gerçeği açıktır ve bunu din sömürüsü üzerine kurulmuş gelenek dini yapıyor.İsmi Ferisi olmuş,Katolik,Protestan,Ortodoks olmuş,kendine Sünni demiş,Şii demiş fark etmiyor ve Dünya dinleştirilmiş hurafelerin bedelini çok acı ödüyor.Zaman AKLın,BİLİMin ışığında yürüme,tabuları yıkma zamanıdır.
Krekegaard’ın bir sözünü hatırlatmak istiyorum;Eğer İSAyı seviyorsanız,kiliselerden ve rahiplerden uzak durun!Sayın khanef, siz bence aklınızda ki bazı sınırlanız nedeniyle böyle yorumlarda bulunuyorsunuz. Ayrıca Kemal Başaran’ın akılsızca yorum yaptığına katılmak mümkün değil.Siz kendi savunmanızı ispatlayamazsınız ne yazık ki. Kemal Başaran’ın her dediğine katılıyorum. Bilimsel olmadığımızı düşünüyor olabilirsiniz ama ben de, Kemal Başaran da fen eğitimi almış insanlarız. Bilimsel yargıyı ve muhakeme yöntemlerini bilen, bu yeteneğe sahip kişileriz aynı zamanda.
Bir kısım insan tevratta yazıldığı gibi 6 günde yaratılmış diyor, bir kısım ise sembolik diyor. Ben de daha önce ki yorumumda da anlaşılacağı gibi gerçekten 6 günde yaratılmıştır diyorum. Buna inanıyorum. Bunu söylerken de akıllı olmak gayreti yerine gerçek olan kutsal kitap sözlerine bakıyorum, ve bakıyoruz, ama akılsızlık etmiyoruz. Günleri açıkça gerçek anlamda kullanılmıştır. Sabah oldu, akşam oldu, bir gün oldu yazıyor. Sizi bilmem ama bu bence çok açık. Tekil konuşuluyor. Bunu siz nasıl, ya da hagi akli nedene göre göz ardı ediyorsunuz, lütfen açıklayın.
26. Eylül 2009: 16:11 #33577AnonimPasifSayın Khanef,
Beş yüz yıl önceki Katolik Papaların yapmış olduğu hataları, Tevrat, Zebur ve İncil’e mal edemezsiniz. Bazı bilim adamları aforoz edilmiş olabilir ama yine de, o zamanın bilinenen en önemli bilim adamları Hristiyan idiler. Bugün, bundan daha da önemlisi, diğer bilim adamlarını aforoz eden bir Ateist Bilim-Adamı grubunun dünyaya hükmetmiş olmasıdır. Dedikleri dedik, kestikleri kestik. Karşı gelenler elimine ediliyor. Öyle veya böyle, iş hayatları sona erdiriliyor. Bunlar eski papalara taş çıkartan, modern aforozculardır. Hem de ne aforoz. Yaratılışa inanan bilim adamları, globalleşme neticesinde, evrimciler tarafından dışlanmış; üniversitelerde iş alamaz olmuş, basın yayın organlarında baskılardan dolayı yer verilmemiş ve her türlü bilimsel dernek ve organizasyon üyeliğinden mahrum edilmişlerdir. Bunların düşüncelerine yer veren TV kanalları, baskı altına alınıp tehdit edilmişlerdir. Bu konuda çok aktif Tanrı Düşmanlığı vardır.
Bunlara rağmen, binlerce bilim adamı, kendi dallarında uzman profesörler, Evrim Teorisine hiç inanmamış ve Yaratılışın kalıntılarla çok daha fazla ispatlandığına kanaat getirmişlerdir. Bu insanların tümü de Hristiyan olup, Tevrat, Zebur ve İncil’e tüm yürekleri ile inanmaktadırlar. Bunlar, diğer bilim adamlarından niye ‘daha az akıllı’ olsunlar? Her birinin iki üniversite diploması olan bu insanların, yüzlerce yayınlanmış kitapları vardır. Bilim ise niyet, taraf tutmamak lâzım.
‘Kutsal Kitap’ta, nesillerden bahsederken, “Falan’ın oğlu Filân” denilirken, aradaki her nesilden bahsedilmiyor ve bunlar binlerce yıl olabiliyor’ gibi bir iddiada bulunmuştunuz. Bu da doğru değil. Çünkü takip ederseniz, bu 10 yaşında bir çocuğun bile yapabileceği bir hesaptır. 6000 yılı ilk filânca şahıs öne sürmüştü olayı da doğru değildir. Herkesin bildiği ve bilebildiği bir şeydir. Uzmanlık gerektirmiyor. Tevrat’ta yazılı olan şöyledir: A otuz yaşında iken B doğdu. B 48 yaşında iken C doğdu …. diye devam ediyor. Bu rakamları toplayabilen herkes, ayni sonuca varır. Arada nesiller filân yok. Fazla rakamlara da imkân yoktur.
Pek saygı duyacağınızı düşünmediğim halde, yine de size Kutsal Kitap’tan birkaç ayet yazmak istiyorum:
*** Çarmıhla ilgili bildiri mahva gidenler için saçmalık, biz kurtulmakta olanlar içinse Tanrı gücüdür. Nitekim, şöyle yazılmıştır: “Bilgelerin bilgeliğini yok edeceğim, akıllıların akıllılığını boşa çıkaracağım”. Hani nerede bilge kişi? Din bilgini nerede? Nerede bu çağın hünerli tartışmacısı? Tanrı, dünya bilgeliğinin saçma olduğunu göstermedi mi? Madem ki dünya, Tanrı’nın bilgeliği uyarınca, Tanrı’yı kendi bilgeliği ile tanımadı, Tanrı da iman edenleri, saçma sayılan bir bildiriyle kurtarmaya razı oldu. Yahudiler doğa üstü belirtiler ister, Grekler ise bilgelik arar. Ama biz, çarmıha gerilmiş Mesih’i duyuruyoruz. Yahudiler bunu yüzkarası, öteki uluslar da saçmalık sayarlar. Oysa Mesih, çağrılmış olanlar için – ister Yahudi, ister Grek olsun – Tanrı’nın gücü ve Tanrı’nın bilgeliğidir. Çünkü Tanrı’nın “saçmalığı” insan bilgeliğinden daha üstün, Tanrı’nın “zayıflığı” insan gücünden daha güçlüdür. (1. Korintliler 1:18-25)
*** Öyle ki imanınız, insan bilgeliğine değil, Tanrı gücüne dayansın. (1.Kor.2:5)
*** Kimse kendini aldatmasın. Aranızdan biri bu çağın ölçülerine göre kendini bilge sanıyorsa, bilge olmak için “akılsız” olsun! Çünkü bu dünyanın bilgeliği, Tanrı’nın gözünde “akılsızlıktır”. Yazılmış olduğu gibi, “O, bilgeleri kurnazlıklarında yakalar”. Yine, “Rab, bilgelerin düşüncelerinin boş olduğunu bilir” diye yazılmıştır. Bu nedenle hiç kimse insanlarla övünmesin. (1. Kor.3:18-21)
*** İsa bundan sonra şöyle dedi: “Baba, yerin ve göğün Rabbi! Bu gerçekleri bilge ve akıllı kişilerden gizleyip, küçük çocuklara açtığın için, sana şükrederim. Evet Baba, senin isteğin buydu.” (Matta 11:25-26)
İşte bu yüzden arkadaşım, Tanrı’yı ve Kutsal Kelâm’ı reddetmek ‘akıllılık’ ise, ben ‘akılsız’ olmayı yeğlerim.
Sevgi ve Dualarımla.
26. Eylül 2009: 17:43 #33581AnonimPasifKhanef;15352 wrote:Sayın Kemal Başaran,yazılarınızda aklı yetersiz görme ve değerini küçültme amacı taşıdığınız oldukça belli oluyor.Açıkça akla sınır koyuyorsunuz.Herşeyi kafanızdaki dogmalara göre yorumluyorsunuz.7.günün kutsal olması semboliktir.7.gün bir toplantı günü olarak belirlenmiştir.Sembolleri iyi anlamak gerekiyor.Anlamak içinde akıl gerekiyor,bilim gerekiyor.Nakiller akılla yorumlanır,bunu bilmek gerekiyor.Aksi taktirde yeni Galileoların aforoz edileceği gerçeği açıktır ve bunu din sömürüsü üzerine kurulmuş gelenek dini yapıyor.İsmi Ferisi olmuş,Katolik,Protestan,Ortodoks olmuş,kendine Sünni demiş,Şii demiş fark etmiyor ve Dünya dinleştirilmiş hurafelerin bedelini çok acı ödüyor.Zaman AKLın,BİLİMin ışığında yürüme,tabuları yıkma zamanıdır.
Krekegaard’ın bir sözünü hatırlatmak istiyorum;Eğer İSAyı seviyorsanız,kiliselerden ve rahiplerden uzak durun!
Sayin Khanef
Gercekten hristiyantürk forumdan ve burada gönüllü calisan kardeslerden birseyler ögrenmek istiyorsaniz cok memnun oluruz,seve seve sizinle de tartisiriz.Kemal abimizin yazilarindan nasil oluyor da su sonucu cikarabildiniz anlayabilmis degilim:Khanef;15352 wrote:Sayın Kemal Başaran,yazılarınızda aklı yetersiz görme ve değerini küçültme amacı taşıdığınız oldukça belli oluyor.Açıkça akla sınır koyuyorsunuz.!Kemal abimizin yaptigi akli yerli yerine koymaktir.Tanri’nin gerceklerine göre aklin oynayacagi rolü gösteriyor.Akil hicbir zaman Tanri’nin gerceklerine üstünlük saylayamaz.Bakiniz bu konuda insan bilgeliginin bos olduguna dair birkac ayet yazmak istiyorum.
….Carmihla ilgili bildiri mahva gidenler icin sacmalik,biz kurtlmakta olanlar icinse Tanri gücüdür.Nitekim söyle yazilmistir;”Bilgelerin bilgeligini yok edecegim,Akillilarin aklini bosa cikaracagim.”
1.korintliler 1,18-19
….Gerci olgun kisiler arasinda bilgece sözler söylüyoruz;ama bu bilgelik ne simdiki cagin, ne de bu cagin gelip gecici önderlerinin bilgeligidir.Tanri’nin sakli bilgeliginden gizemli bir sekilde söz ediyoruz.Zamanin baslangicindan önce Tanri’nin bizim yüceligimiz icin belirledigi bu bilgeligi bu cagin önderlerinden hicbiri anlamadi.Anlasalardi yüce Rab’bi carmiha germezlerdi.
1.korintliler 2,6-8Bakiniz dünyada cok akilli insanlar vardir.Profesörler,doktorlar,avukatlar,bilim adamlari vs.vs.bunlardan belki de cogu Tanri’nin varligina bile inanmamaktadirlar.Kutsal Kitap’ta Tanri bu tür insanlardan su sekilde bahseder:
Akilsiz icinden,”Tanri yok!”der.
Insanlar bozuldu,igrenclik aldi yürüdü,
Iyilik eden yok.
Rab göklerden bakar oldu insanlara,
Akilli,Tanri’yiarayan biri var mi diye.
Hepsi sapti,Tümü yozlasti,
Iyilik eden yok,bir kisi bile! Mezmur 14,1-3Demek ki akilli olmanin ön sarti Tanri’ya inanmaktir.Süleyman’in Meselelerinde söyle yazar: RAB korkusudur bilginin temeli.
Tanri hicbir zaman bizlere aklini kullanma veya akli önemseme gibi bir tavsiyede bulunmamistir.Aksine Kutsal Kitap’ta nasil aklimizi kullanmamiz ve akilli olmanin yollari bol bol gösterilmistir.Fakat kendi aklimizdan cok Tanri’ya güvenmemiz gerektigini de göstermistir.Gelelim diger yazdiklarinizdan katilmadigim görüslerinize;Khanef;15352 wrote:7.günün kutsal olması semboliktir.7.gün bir toplantı günü olarak belirlenmiştir.Sembolleri iyi anlamak gerekiyor.Anlamak içinde akıl gerekiyor,bilim gerekiyor.Nakiller akılla yorumlanır,bunu bilmek gerekiyor!sizin 7.gün yani Sabat günüyle ilgili yorumunuzu dogrusu merak ediyorum.Semboliktir derken neyi kastediyorsunuz?Tanri bu günü kutlamalari icin Israilogullarina süresiz bir kural olarak belirledi.Bu nasil sembolik oluyor anlayamadim.Kutsal Kitap Tanri Söz’ünü anlamamiz icin kendi aklimizi degil Kutsal Ruh’u alacagimizi söylüyor.Insanlar Kutsal Ruh’a degil de akillarina güvendikleri icin bugün dünyada sayisiz mezhepler ve dinler ortaya cikmistir.Oysa ki Mesih bizlere söyle demistir: “Ben asmayim,siz cubuklarsiniz.Bende kalan ve benim kendisinde kaldigim kisi cok meyve verir.Bensiz hic birsey yapamazsiniz.” Yuhanna Incil’i 15,5
Khanef;15352 wrote:din sömürüsü üzerine kurulmuş gelenek dini yapıyor.İsmi Ferisi olmuş,Katolik,Protestan,Ortodoks olmuş,kendine Sünni demiş,Şii demiş fark etmiyor ve Dünya dinleştirilmiş hurafelerin bedelini çok acı ödüyor!Evet bu konuda haklisiniz.Hurafelerden kurtulmak icin de Diri Tanri’nin Yasam Söz’ü olan Kutsal Kitab’a odaklanmamiz gerekiyor.
Khanef;15352 wrote:Zaman AKLın,BİLİMin ışığında yürüme,tabuları yıkma zamanıdır.!Aklin ve bilimin isiginda gidelim ve tabulari da yikalim.Fakat bunlari yaparken Tanri’nin gercegini ve prensiplerini gözardi etmeyelim.
Khanef;15352 wrote:Krekegaard’ın bir sözünü hatırlatmak istiyorum;Eğer İSAyı seviyorsanız,kiliselerden ve rahiplerden uzak durun!Krekegaard’in kim oldugunu bilmiyorum ama kismen dogruyu söylemis.Kiliselerden ve rahiplerden uzak durmak deyince bunu genel anlamamak lazimdir.Tanri Söz’ünü ayaklar altina alan ve yanlis ögretilerle yötelilen ve yöneten rahip ve kiliselerden uzak durun seklinde düzeltmem lazim.Mesih söyle demistir:
1. Beni seviyorsaniz,buyruklarimi yerine getirirsiniz. Yuhanna Incili 14,15
2.Kim buyruklarimi bilir ve yerine getirirse,iste beni seven odur.Beni seveni Babam da sevecektir.Ben de onu sevecegim ve kendimi ona gösterecegim. Yuhanna Incil’i 14,21
3.Eger buyruklarimi yerine getirirseniz sevgimde kalirsiniz,tipki benim de Babam’in buyruklarini yerine getirdigim ve sevgisinde kaldigim gibi…Yuhanna 15,10Tanri’nin sevgisi ve esenliginde kaliniz.
26. Eylül 2009: 18:22 #33582AnonimPasifSayin Khanef
Hem şöyle diyorsunuz;
Ben Mesih İnananıyım,Pavlusist değilim.Bunu ayırmak gerek.
Hem de böyle:
Ben geleneğe ve mezhep kabullerine göre yaşamayı değil, Vahyin, aklın ışığında yaşamaya çalışan, mezhepleri dinleştirmeye karşı olduğum için Mezhepsiz, Kuraniyyun bir Müslümanım.
Bu ne yaman çelişki!!!
Kusura bakmayin ama büyük bir yanılgı icerisinizdesiniz.Pavlus konusunda size cevap yazmaya bile gerek yok.Pavluist diye bir kavram yoktur.Pavlus’un kendisi bile bana “Pavlus”yanlisiyim demeyin demiştir.
1.korintliler 3,5-9
Ayrıca Pavlus’u hiç anlamadıgınızı düşünüyorum.Bakınız Petrus bu konuda sizi de kapsayan ne söylemiş:
Sevgili kardesimiz Pavlus’un da kendisine verilen bilgelikle size yazdığı gibi,Rab’bimizin sabrını kurtulus fırsatı sayin.Pavlus bütün mektuplarında bu konulardan böyle söz eder.Mektuplarında güç anlaşılan bazi yerler var ki,bilgisiz ve kararsız kişiler öbür Kutsal Yazilar’ı oldugu gibi bunları da çarpıtarak kendi yıkımlarını hazırlıyorlar.2.Petrus 3,15
Bundan sonra yazdiklariniza daha dikkat ediniz.Üyelik kurallarindaki bir ilkeyi ihlal ettiginizi hatirlatmak isterim.
Rab yüreginize dokunsun.
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.