Tanrı'nın İsteğini Anlamak Ve Yaşamak

  • Bu konu 3 izleyen ve 2 yanıt içeriyor.
3 yazı görüntüleniyor - 1 ile 3 arası (toplam 3)
  • Yazar
    Yazılar
  • #24317
    Anonim
    Pasif

    Tanrı’nın İradesini Anlamak ve Yaşamak (Misak Günay)

    Tanrı’nın iradesi, özel ve genel olarak iki kısma ayrılır. Burada “özel iradeyi” anlatmaya yer uygun değildir. Özetle: Ruhsal yaşamda deneyim, adanmışlık, ciddiyet, yoğun bir dua ve iman yaşamı gerektirir. Ama Tanrı’nın “genel iradesini” anlamak bu denli çaba ve yoğunluk gerektirmez. Bu çok basittir. Herkes anlayabilir ve isterse Kutsal Ruh’unyardımıyla kolayca uygulayabilir. Genel iradeyi yaşamayan özel iradeyi anlayamaz. Bazı örneklevereceğim:

    Tanrı bizden alçak gönüllü, kırık olmamızı ister. Gerekirse özür dilemye, tövbeye, itirafa, affetmeye, bağışlamaya, sevgiye, kardeşliğe, barışa, eşitliğe, birliğe gereken önemi vererek bu gibi ruhsal meyveleri yaşamımızda yetiştirmemizi ister. Ben, “seni seviyorum kardeşim,” diyeceğim, hararetle elini sıkacağım, arkasından “Yahuda İskariyot” gibi şapur şupur yanaklarından öpeceğim ve sevgim bu kadarla kalacak. “Kardeşim” dediğim kişinin derdi, problemi, felaketi, yaşadığı kötülüğü veya haksızlığı BANA YAPILMIŞ gibi görmeyeceğim. Ancak “o senin problemin, beni ilgilendirmez” deyip elimde var olan olanakları kullanmayacağım. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” türünden bir sevgisizlik ilgisizliği yaşayacağım. Sonra da: “hamd olsun ki İsa beni kurtardı” diyeceğim!

    Ben bireye: “biz Mesih’te bir bedenin üyeleriyiz, Tanrı’nın çocukları, ev halkı ve ailesiyiz..” diyeceğim. Ama kopuk, bağımsız, farklı inanç ve uygulamaları olan biri olacağım. Fırsatını bulursam onunla rekabet edeceğim, topluluğundan adam çalacağım, kendimi ve topluluğumu en üstünü olarak tanıyacağım. Diğer kilise veya imanlılara tepeden bakacağım. Gurur, üstünlük tutkusu, kürsü hastası, şatafatı ve gösterişi seven, despot, kendini beğenen, “ancak benim dediğim olacak” diyen bir dikdatör olacağım. Otoritemi korumak için her yolu “mübah” sayıp gerekirse yalan söyleyip iftiralar atacağım. Dedikodulardan hoşlanıp bunlarla yönleneceğim. Gerekirse kaba kuvvet kullanıp zorbalık darbe ve bencillik yapacağım. Sonra da: “Ohhh, hamd olsun ki ısa beni kurtardı! Şu kurtuluş ne güzel” diyeceğim!

    Ben, “Eğer birbirimize affetmezsek Rab da bizi affetmez” diye defalarca vaaz edeceğim. Ama biri benden özür dilerse, “sen sahtekarın tekisin, sana asla affetmem” diyerek onu kovacağım. Sonra da: “şu kurtuluş ne güzel, affedilmek ne güzel, Rab bana tüm günahlarımı affetti” diyeceğim! Veya: “eğer affetmezseniz sizin günahlarınız da affolunmaz ve ceza çekersiniz” diye defalarca vaaz edeceğim. Sonra da affetmeyen, böylece affolunmayan bireyi çağırıp onu günahı için ikaz edeceğim yerde, açıkça ödüllendireceğim ve onurlandıracağım. Sonra kendimi aldatarak: “bu ikiyüzlülük değil, hayatın şartları…kurtuluşumdan eminim ya, Rab beni seviyor ya…” diyeceğim!

    Sevgililerim, barışa yanaşmayanla Rab da barışmaz. Affetmeyeni Rab da affetmez. Sevmeyeni Rab da sevmez. Birlik yapmayanla Rab da birlikte değildir. Yalanı seven aldatılacaktır. iftira ve tekme atan kendisi de yiyecektir. Zorbalık, darbe, bencillik, ihanet, nankörlük, haksızlık yapan bunları tadacaktır. İnsan başkasına ne yaparsa kendisine yapmaktadır. “Rüzgar eken, kasırga biçecektir.” İkiyüzlü olan ve şahsa riayet eden “eski adamın” soyunda kalacaktır.

    Bireyin başkasına karşı işlediği kötülüğü veya haksızlığı sabit ise ve bunlardan tövbe etmeden yüreğini sertleştirmeği sürdürüyorsa; sana karşı sanki “iyilik sever” gibi davranması seni aldatmamalıdır. “O falancaya belki kötülük etmiş olabilir ama, bana hiç kötülüğü dokunmadı, üstelik bana çok iyi davranıyor…” şeklinde düşünmen “sevgiyi, kardeşliği ve beden üyeliği birliğni” bozduğu gibi; sana dokunmadığını sandığın ve başını ezmediğin yılan, dönecek dolaşacak er ya geç senin ya da soyunun da zehirlenmesine yol açacaktır. Elçi Yakup şöyle diyor:

    ‘Beden ruh olmayınca ölü olduğu gibi, iman da meyveleri, ürünleri, yani işleri olmayınca ölüdür’.(Yak. 2:26).

    Bu gibi ruhsal meyvelerden yoksun olanların, “kurtuluş umutları” da maalesef boştur.

    #32503
    Anonim
    Pasif

    Değerli insan, Misak Günay’ın bu değerli yazısını bizimle paylaştığın için sana çok teşekkür ederim Suna ablam.

    Evet. Rab bizden temiz yürekler istiyor.. Kendi kardeşine iftiralar atan, Kilise’de daha da önplanda olmak için kimsenin gözünün yaşına bakmayıp, mevki sevdalısı olan, Kin güden, kardeşinin yüzüne gülüp arkasından kuyusunu kazan insanlar istediği kadar ”İsa bizim günahımız için öldü, onda pak ve temizim kardeşler Haleluya” desin. Bu kişilerin Tanrı’nın egemenliğinde yeri yoktur.. Tabi hepimiz hatalar yapabiliriz.. Önemli olan, hatalarımızdan ders çıkarıp bunu Rab’bin önüne getirmektir. İsa bizden alçakgönüllü olmayı istiyor kardeşler.. Yürekten sevmeyi istiyor.. Gözlerimizi görünen şeylere değil, görünmeyen şeylere çevirmemizi istiyor.. O yüzden sevgili kardeşler, iyi bir İsa izleyicisi olmak için; her yönüyle temiz bir yüreğe sahip olmamız gerekmektedir..

    Rab’de kalın..

    #30154
    Anonim
    Pasif

    Sevgili Only God Judge me kardeşim
    İnsanlar dışa bakar ama Rab yüreklere bakar, yüreklerimizi görür ve düşüncelerimizi çok iyi bilir. Belki insanları aldatabiliriz, ama Rab’bi aldatamayız. İnsanız, hata yapabiliriz, günaha da düşebiliriz, ama yapmamız gereken ilk şey bunun farkına varır varmaz Rab’bin huzuruna gitmek ve tövbe ederek yanlışlarımızdan dönmektir. Çünkü RAB Işık’tır ve bizlerin de Işık’ta yürümemiz gerekir.

    Eğer bir kimse Mesih’te ise yaşamında Mesih parlamalıdır. Mesih’in yapma dediklerini yaparak O’na karşı itaatsizlik ederse yaşamında bereket olmaz ve ruhsal olarak düşük bir yaşam sürmeye başlar ve yavaş yavaş Rab’den uzaklaşır. Eğer tövbe etmezse ruhsal olarak ölür..

    Tanrı’nın isteklerine göre yaşamalıyız. O’nun isteklerinin ne olduğunu Kutsal Kitap’ı düzenli olarak okuyarak anlayabiliriz ancak. İsa Mesih şöyle diyor: ‘Beni seven benim sözlerimi dinler’.

    Bereketli, sevinçli bol meyveli bir yaşam sürmek istiyorsak, Rab’bin isteğinin ne olduğunu anlayıp ona göre yaşamalıyız. Yakup 1:19-27’de şunları okuyoruz:

    ‘Sevgili kardeşlerim şunu aklınızda tutun: Herkes dinlemekte çabuk, konuşmakta yavaş, öfkelenmekte de yavaş olsun.
    Çünkü insanın öfkesi Tanrı’nın istediği doğruluğu sağlamaz.
    Bunun için her türlü pisliği ve her tarafa yayılmış olan kötülüğü üstünüzden sıyırıp atarak, içinize ekilmiş, canlarınızı kurtaracak güçte olan sözü alçakgönüllülükle kabul edin.

    Tanrı’nın Sözü’nü yalnız duymakla kalmayın, sözün uygulayıcıları da olun. Yoksa kendinizi aldatmış olursunuz.
    Çünkü Söz’ün dinleyicisi olup da uygulayıcısı olmayan kişi, aynada kendi doğal yüzünü gören insana benzer.
    Kendini görür, sonra gider ve nasıl bir kişi olduğunu hemen unutur.
    Oysa mükemmel yasaya, özgürlük yasasına yakından bakıp ona bağlı kalan, unutkan dinleyici değil de, etkin uygulayıcı olan kişi, yaptıklarıyla mutlu olacaktır.
    Dindar olduğunu sanıp da dilini dizginleyemeyen kişi kendini aldatır. Böylesinin dindarlığı boştur.
    Baba Tanrı’nın gözünde temiz ve kusursuz dindarlık, kişinin sıkıntı çeken öksüzler ve dullarla ilgilenmesi ve kendini dünyanın lekelemesinden korumasıdır’.

    Esenlikte kal

3 yazı görüntüleniyor - 1 ile 3 arası (toplam 3)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.