Malatya Katliamı Perde Arkası
- Bu konu 8 izleyen ve 49 yanıt içeriyor.
-
YazarYazılar
-
1. Nisan 2008: 13:13 #24160AnonimPasif
Malatya Katliamı Soruşturmasına Şok İhbar
18 Eylül 2007 21:02
Malatya’daki üç misyonerin boğazının kesilerek öldürülmesiyle sonuçlanan katliam soruşturmasında dosyaya korkunç bir ihbar mektubu girdi.
Malatya’daki Zirve Yayınevi’ne düzenlenen ve üç misyonerin boğazının kesilerek öldürülmesiyle sonuçlanan kanlı katliam soruşturmasında dosyaya korkunç bir ihbar mektubu girdi.Ali A. isimli bir kişinin kiliselere gönderdiği, kiliselerin de soruşturmayı yürüten savcıya teslim ettiği ihbar mektubunda, Zirve Yayınevi’nde 18 Nisan 2007 tarihinde boğazları kesilerek öldürülen Alman Tilmann Geske, Hristiyanlığı seçmiş olan Uğur Yüksel ve Necati Aydın’ın ölüm emrinin Malatya İl Jandarma Alay Komutanı Kurmay Albay Mehmet Ülger’in azmettirmesiyle verildiği iddia ediliyor.
Katliam sanığı Emre Günaydın’ı azmettiren kişinin alay komutan Ülger’in yönlendirmeleriyle, İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Ruhi Babat olduğu da ileri sürülüyor.
18 Nisan 2007 günü Malatya’da hristiyanlıkla ilgili kitapların basılıp dağıtıldığı Zirve Yayınevi’ne gelen Cuma Özdemir, Salih Güler, Abuzer Yıldırım, Hamit Çeker ve Emre Günaydın, o sırada yayınevinde bulunan Alman misyoner Tilmann Geske, Hristiyanlığı seçen Uğur Yüksel ve Necati Aydın’ı boğazlarını keserek öldürmüşlerdi.
Katliamın ardından Emre Günaydın kaçmak için yayınevinin bulunduğu 3. kattan atlayarak yaralanmış, diğer zanlılar da polis tarafından yakalanmışlardı. Zanlılar çıkarıldıkları adliyede tutuklanırken, tam 5 aydır yürütülen soruşturma henüz tamamlanmadı.
Malatya Cumhuriyet Savcılığı’nın yürüttüğü soruşturma gizlilik kararıyla devam ederken, Malatya Valisi Halil İbrahim Daşöz, yayınevindeki cinayetlerin zanlılarından Emre G’nin soruşturmasının, nörolojik olarak sağlam raporu verilerek başlatıldığını ve uluslararası standartlarda yürütüldüğünü söyledi.
5 AYDIR SÜREN SORUŞTURMA DOSYASINDA KORKUNÇ İHBAR MEKTUBU
Davanın, cinayetlerin üzerinden 5 ay geçmesine rağmen açılmamış olması, katliamda başka kişilerin de parmağının olup olmadığı sorusunu gündeme getirirken, savcılığa gelen bir ihbar mektubunda korkunç denecek iddialar yer alıyor. Malatya’da yaşayan Ali A. isimli ihbarcının savcılığa gönderdiği mektupta, katliamın arkasında Malatya İl Jandarma Alay Komutanı Kurmay Albay Mehmet Ülger’in yönlendirmeleriyle, ilahiyat fakültesi öğretim üyesi Ruhi Babat olduğu iddia edildi.
Ruhi Babat’ın olaydan önce yaklaşık 4-5 aydır Mehmet Ülger ile beraber çalıştığı ileri sürülen mektupta, Ruhi Babat’ı, alay komutanı Mehmet Ülger ile irtibata geçiren kişinin ise, üniversite karakol komutanı Halil İşler olduğu ileri sürüldü.
Daha sonra alay komutanıyla irtibatı “Şeyhmuz” kod adlı Mehmet Çolak isimli şahsın sağladığı belirtilen ihbar mektubunda, olay öncesinde ve sonrasında bu çalışmaların yoğunluk kazandığı, telefon konuşmalarında ne kadar dikkatli olsalar da geriye dönük yapılacak bir araştırmada bu irtibatın bulunacağı iddia ediliyor.
Ayrıca olay öncesi ve sonrasında Malatya MHP Meclis üyesi Ruhi Polat isimli şahısla da çok sıkı bir irtibatın olduğu belirtilen mektupta ihbarcı hem Ruhi Polat’ın hem de Mehmet Çolak’ın cep telefonlarını savcılığa bildiriliyor.
İHBARCI ÖLDÜRÜLECEĞİNDEN KORKTUĞUNU DA SÖYLÜYOR
Daha fazla bilgiyi vermesi durumunda deşifre olup öldürülebileceğini belirten ihbarcı, Türkiye’nin daha büyük komplolarla karşı karşıya kalmaması adına savcılıktan bunların açığa çıkarılmasını talep ediyor. İşte dosyaya giren ihbar mektubu:
3 KİŞİ ÖLMÜŞTÜ
Alman uyruklu Tilman Ekkehart Geske (46), Necati Aydın (35) ve Uğur Yüksel boğazları kesilerek öldürülmüş, polis, zanlılardan S.G. (20), C.Ö. (20), H.Ç. (19) ve A.Y’yi (19) olay yerinde yakalamıştı. Olaydan sonra üçüncü katın penceresinden kaçmak isterken düşerek yaralanan E.G, kaldırıldığı Turgut Özal Tıp Merkezi’nde tedavi altına alınmıştı. Emniyet Müdürlüğünde ifadeleri tamamlanan diğer dört zanlı, çıkarıldıkları mahkemece tutuklanmıştı.
Saldırının üzerinden 5 ay geçmesine rağmen, hala dava açılmadı.
Kaynak: Spothaber1. Nisan 2008: 13:17 #28345AnonimPasifMalatya’daki vahşet için ilginç iddianame
Malatya’da Zirve Yayınevi’nde 3 kişinin öldürülmesine ilişkin açılan davanın dosyasında ‘misyonerliğe’, katillerden daha geniş yer ayrıldı. Kurbanların ailelerinin avukatları hazırlanan dosyaya tepki gösterdi
Gökçer Tahincioğlu
Malatya’da Zirve Yayınevi’nde 3 kişinin öldürülmesine ilişkin olarak açılan davanın dosyasında ‘misyonerliğe’, cinayeti işleyenlerin faaliyetlerinden daha geniş ayrıldı. Dosyada, Zirve Yayınevi’nin faaliyetleri, öldürülen yayınevi çalışanları Necati Aydın, Tilmann Geske ve Uğur Yüksel’in görüştüğü kişilerin isim, telefon ve adresleri, hazırladıkları raporlar detaylarıyla yer aldı.
Geçen nisan ayında gittikleri Zirve Yayınevi’nde ‘misyoner faaliyetlerle devleti yıkmaya çalıştıkları’ gerekçesiyle yayınevinin 3 çalışanını katleden sanıklar Emre Günaydın, Cuma Özdemir, Salih Gürler, Abuzer Yıldırım ve Hamit Çeker hakkındaki soruşturma dosyasından ‘farklı isimleri hedef haline getirebilecek’ bilgiler çıktı.
Raporlar da var
Malatya Başsavcılığı’nca hazırlanan dosyada, Zirve Yayınevi’nde ‘misyonerlik faaliyetleri yürütüldüğü’ne yönelik belge ve bilgiler, sanıkların kanlı baskın öncesi ve sonrasındaki eylemlerinden daha geniş yer buldu. Dosyada, öldürülenlerin 2005’ten bu yana görüştükleri isimler, bu kişilerin telefon numaraları ve adresleri yer aldı. Bu kişilerle yapılan görüşmelerin içeriğine yönelik tutulan notlar da dosyaya girdi. Dosyaya, “Sadece yayınları istiyor, görüşmek istemiyor”, “Yayınlarla çok ilgilendi” gibi ifadelerin yer aldığı notlar aynen konuldu.
Zirve Yayınevi’nden gönderilen elektronik postaların içeriğinin de bulunduğu dosyada, e-posta listeleri açık biçimde yazıldı. Dosyada, yayınevi çalışanlarının hangi illerde faaliyet gösterdikleri, bu illerde kimlerle görüşme yaptıkları, görüşme yapılan kişilerin isim, adres ve telefonları da yer buldu. İllerde yürütülen faaliyetlere yönelik değerlendirme raporları da dosyaya bire bir konuldu. Zirve Yayınevi’nde basılan Hıristiyanlığın anlatıldığı kitapların içeriğine dosyada yer aldı.Suçlara kapı açılıyor
Öldürülenlerin ailelerinin avukatları, savcılığın dava konusu cinayetle ilgisi olmamasına rağmen bu bilgileri dosyaya sokmasına tepki gösterdi. Avukatlar, savcılığın açıkça talep etmese de misyonerlerin dinlerini yaymalarını ‘haksız tahrik’ gibi göstermeye çalıştığını ve sanıklara bu nedenle ceza indirimi verilmesine yönelik değerlendirmelerini böyle ortaya koyduğunu belirtti.
Avukatlar, dosyadaki bu bilgilerle yeni suçların işlenmesine kapı aralandığını öne sürerek, “Öldülenlerin avukatları, Malatya Başsavcılığı’nın hazırladığı dosyayı eleştirerek, “İşlenen cinayetin gerekçesi de misyonerlik. Bu bilgilere dosyada yer verilerek, yeni eylemlere kapı aralanıyor” dedi. İddianamede, 5 sanığın ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması istenmişti. Davanın ilk duruşması önümüzdeki cuma günü yapılacakMİLLİYET
1. Nisan 2008: 13:20 #28344AnonimPasif
Hasan CEMAL
Katliam ve karanlık olan!Önce ellerinden ayaklarından sandalyeye bağlandılar, uzun süre işkence gördüler, sonra da gırtlakları kesildi.
Anımsadınız mı?
Üç kişi böyle öldürülmüştü.
Üçü de ‘misyonerlik’le ilgiliydi.
Başka dine inanıyorlardı.
Başka dini yayıyorlardı.
Katledildiler bu nedenle.
Katiller hemen yakalanmıştı.
Tarih, 18 Nisan 2007.
Yer, Malatya’da Zirve Yayınevi.
Unuttunuz mu yoksa?..
Korkunçtu katliam!
Tüyler ürperticiydi.
Hem insanlığın, hem de din ve vicdan özgürlüğünün hiçe sayılmasıydı.
Davanın ilk duruşması cuma günü Malatya’da yapılacak. Beş katil sanığı hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor iddianamede…
İyi güzel.
Ama hepsi bu değil.
Gazetemiz Milliyet’te çıkan Gökçer Tahincioğlu’nun iddianameye ilişkin haberlerinde, 20 klasörlük dava dosyasından bazı ilginç ayrıntılar var.
Rahatsız edici bunlar.
Dava dosyasında misyonerliğe, bu konudaki belge ve bilgilere, isimlere katliam sanıklarının faaliyetlerinden daha çok yer ayrıldığı dikkati çekiyor.
Mağdur ailelerinin avukatları, dava konusu katliamla ilgisi olmamasına rağmen bu bilgilerin dava dosyasına konulmasına tepki göstermiş.
Şu satırlar Milliyet’in haberinden:
“Avukatlar, misyonerlerin dinlerini yaymalarının savcılık tarafından ‘haksız tahrik’ gibi gösterilmeye çalışıldığını ve sanıklara bu nedenle ceza indirimi verilmesine yönelik değerlendirmelerin böyle ortaya konulduğunu belirttiler.”
Mağdur avukatları, başka isimlerin de misyonerlikten dolayı hedef haline getirilmesine yol açabilecek bilgilerin dava dosyasında bulunduğunu belirtiyorlar, bu noktayı özellikle eleştiriyorlar.
Anlaşılan o ki:
Katliamın arka planı nedir sorusunun peşinden gidilmiyor. Bunun yerine, nedense mağdurların arka planı didikleniyor.
Rahatsız edici olan bu.
Haklarında ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası istenen sanıkları kim, kimler azmettirmiş?..
Kimler yönlendirmiş?..
Böylesine insanlık dışı bir kırımın aleti nasıl olmuşlar?
Böylesine kepaze bir zihniyet dünyasının parçası haline nasıl gelmişler?
Bunun için hangi çevrelerle, kimlerle temasta olmuş katiller?
Bu soruların karşılıkları, öyle anlaşılıyor ki, iddia makamının çok fazla ilgisini çekmemiş…
Oysa yapılması gereken bu.
Yani karanlığı aydınlatmaya çalışmak… Geleceğin cinayetlerini engellemenin bir yolu da, böylesine bir katliamın oluştuğu zihniyet iklimini sorgulamaktan geçiyor.
Yoksa, adaletin yerini bulduğunu sanırız ama kendi kendimizi aldatırız.
Bir kez daha belirtmekte yarar var:
Bu ülke eğer laik ve demokratik ülkeyse, kimse kimsenin inancına karışamaz. İsteyen Müslüman, isteyen Hıristiyan, isteyen Musevi, isteyen ne olursa olur. Herkesin inancı, inançsızlığı kendinedir.
Kimse kimseye karışamaz.
Kimi Muhammed’in, kimi İsa’nın, kimi Musa’nın yolundan gider. İnancını serbestçe öğrenir ve yaşar. İnancını öğrenmek ve yaşamakla yetinmez, isterse de yayar.
Misyonerlik suç değildir.
Ve din özgürlüğü budur.
Vicdan özgürlüğü budur.
Bunlar olmadan demokrasi de olmaz, laiklik de olmaz.
Adaletin yerini gerçekten bulabilmesi, davalara bu pencereden de bakmayı gerektiriyor. Karanlığı sorgulamadan, cinayetlerin arka planını aydınlatmadan uygarlığın, insanlığın yolunda yürüyemeyiz.1. Nisan 2008: 13:32 #28592AnonimPasifMalatya katliamı sanıklarının 106 farklı cep telefonu kullandığı belirlendi
Katliam dosyasında ilginç telefon trafiği
Sanıkların, kanlı baskından önceki 6 aylık dönemde, İstanbul’dan bir savcıyla adresleri 2. Ordu Komutanlığı ve Özel Harekât Daire Başkanlığı olan kişileri aradıkları ortaya çıktı
Gökçer Tahincioğlu
Malatya’da Zirve Yayınevi’ne düzenlenen kanlı baskına ilişkin dava dosyasından ilginç telefon görüşmeleri çıktı. 18 Nisan’daki baskından önceki 6 aylık döneme ait telefon dökümleri, sanıkların İstanbul’dan bir savcı ile adres bilgileri Özel Harekât Daire Başkanlığı ve 2. Ordu Komutanlığı olan kişilerle görüştüklerini ortaya koydu.
Yayınevi çalışanları Necati Aydın, Tilmann Geske ve Uğur Yüksel’i misyoner faaliyet yürüttükleri gerekçesiyle öldüren Emre Günaydın, Hamit Çeker, Abuzer Yıldırım, Cuma Özdemir ve Salih Gürler hakkında açılan davanın dosyasından çarpıcı bilgiler çıktı.
Malatya Başsavcılığı’nın, sadece baskından sonra suçüstü yakalanan sanıkların üzerlerinden çıkan telefonların dökümlerini araştırdığı, üzerinden telefon çıkmayan sanıklardan Özdemir ve Demir’in telefon trafiğini araştırmadığı anlaşıldı.38 ayrı telefon numarası
Savcılığın diğer sanıkların telefon trafiğine yönelik araştırmayı da üzerlerinden çıkan telefon numaralarıyla sınırlı tuttuğu öğrenildi. Buna karşılık, olaydan önceki son 6 ay içinde Günaydın’ın 35, Gürler’in 38, Çeker’in 17, Yıldırım’ın 16 ayrı telefon ve çok sayıda telefon numarası kullandıkları saptandı.
Olay günü yok
Dava dosyasında, sanıkların olay günü yaptıkları telefon konuşmalarının dökümünün bulunmaması da dikkat çekti. Buna karşılık, sanıkların üzerinden çıkan, olay gününden önceki 6 aylık süreye ilişkin araştırmada, ilginç telefon görüşmeleri yapıldığı anlaşıldı.
Dosyadaki telefon dökümleri üzerinde yapılan incelemede, sanıklardan Abuzer Yıldırım’ın babası adına kayıtlı telefondan, Aralık 2006’da İstanbul’da görevli bir savcıya iki kez mesaj gönderildiği, her iki mesaja da yanıt alındığı anlaşıldı.
Söz konusu savcı, kendisine ait olduğunu doğruladığı numarayı kullanması için bir akrabasına verdiğini, akrabasının Yıldırım’ı tanıyıp tanımadığını ise bilmediğini söyledi.İlginç adresler
Yine Yıldırım’ın babasına ait numaranın, 3 Mart 2007’de, ilgili GSM operatöründe adresi Ankara Özel Harekât Daire Başkanlığı olarak görülen C.B. tarafından arandığı ortaya çıktı.
Sanıklardan Çeker’in babasına ait numaradan da adresi Malatya 2. Ordu Lojmanları olarak geçen K.D. ile çok sayıda görüşme yapıldığı belirlendi.
Davanın bir numaralı sanığı Günaydın’ın, Malatya Başsavcılığı’nın hakkında takipsizlik kararı verdiği Malatya İl Genel Meclisi’nin MHP’li üyesi R.P. ile 15 Mart-12 Nisan 2007 arasında 18 kez mesajlaştığı ve görüştüğü de anlaşıldı.
Sanıkların, bunlarından dışında Yüksekova’da öğretmenlik yapan F.B., Malatya İnönü Üniversitesi’nde görev yapan F.U., 22 Temmuz seçiminde Saadet Partisi’nden milletvekili adayı olan Ö.P. ile de çok sayıda görüşme yaptıkları tespit edildi. Sanıkların Adana’da yaşayan S.A. Jalal ve Batılılaşma Hastalığı, Batıdan Gelen Veba gibi kitapların yazarı A.A. ile yaptıkları görüşmeler de dikkat çekti. Dosyadaki bilgiler, savcılığın bu görüşmelerin içeriğine yönelik detaylı bir araştırma yapmadığını da ortaya koydu.Savcılık dökümleri inceliyor
Zirve Yayınevi’ne yapılan baskına ilişkin soruşturmalar devam ediyor. Savcılık, sanıkların telefon dökümlerini inceliyor.
MİLLİYET
1. Nisan 2008: 13:34 #28591AnonimPasifİki skandal cinayet arasında 10 benzerlik
Malatya’daki misyoner katliamıyla ilgili dava sürecinde dosyaya giren, sanıkların devlet yetkililerine ait hatlarla görüşmeleri bilgisini ortaya koyan gelişmeler, bu katliamın Trabzon merkezli Hrant Dink suikastıyla benzer yönlerini çağrıştırdı.
Öncelikle her iki olayda da cinayetlerin çete işi olması, olay öncesinde faillerle devlet görevlileri arasında telefon görüşmeleri yapılması, siyasilerle görüşme iddiaları ve toplumun bir bölümünün internet sitelerinde cinayetlere alkış tutması gibi benzerlikler öne çıkıyor. Hrant Dink suikasti ve Malatya’da meydana gelen misyoner katliamı arasında dava sürecinde ortaya çıkan benzerliklerden saptanabilenler şöyle:1-Koruma yoktu: Her iki olayda da mağdurların korunmaları söz konusu değildi. Korunma hizmeti cinayetler işlendikten sonra benzer risklere açık kişi ve kuruluşlar için tahsis edildi.
2-Başroldekilerin eski vukuatları: Hrant Dink cinayetinde azmettirici olduğu belirtilen Yasin Hayal, geçmişte darp, bombalama dahil birçok suçtan karakolluk ve adliyelik oldu ancak kısa süreli hapis cezasına çarptırılıp sokağa salındı. Malatya katliamının baş aktörü Emre Günaydın da, sanıklardan Salih Gürler’in geçenlerde mahkemeye sunduğu ihbar mektubunda iddia ettiğine göre, bir bıçaklama olayından mağdurun şikayetinden vazgeçmesi üzerine kurtuldu. İhbar mektubuna göre Emre Günaydın polis müdürleri, amirleriyle oturup kalktığını, bunları arkadaşları olduğunu iddia ediyordu. Günaydın ayrıca İhlas Yurdu’ndan öğrencileri haraca bağladığı gerekçesiyle kovulmuştu.
3-Olay öncesi siyasilerle görüşmeler: Hrant Dink cinayeti öncesinde azmettirici konumunda bulunan Yasin Hayal, cezaevindeyken BBP MKYK üyesi Halis Egemen ve BBP İl Başkanı Yaşar Cihan’dan 1000 YTL para ile giyecek ve eşya yardımı aldığını söylemişti. BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ise iddiaya, ‘McDonald’s’a maytap atmasının ardından Hayal’in ailesi Halis Egemen’e gelerek destek istiyor. Halis, o zaman MKYK üyemiz değil, resmi bir görevi de yok. Halis, önceden tanıdığı bu ailenin mağduriyetini Yaşar Cihan’a ifade ederek ondan destek istiyor. Cihan, Egemen’e, Egemen de aileye vermiş. Cihan, Trabzon’da yüzlerce insana yardım etmiş biri. O zaman Yaşar Cihan da Trabzon İl Başkanımız değil” diyerek karşı çıkmıştı. Malatya olayında ise katillerden Emre Günaydın’ın Malatya İl Genel Meclisi’nin MHP’li üyesi R.P.’ye kayıtlı hatla olaydan önceki bir ayda 18 kez mesajlaştığı saptandı. RP hattın kendine ait olduğunu ancak kızı tarafından kullanıldığını, Emre Günaydın’ı birkaç kez gördüğünü, sıcak diyalogları olmadığını belirtti. Sanıklardan Abuzer Yıldırım ifadesinde, ‘Emre Günaydın bize misyonerlikle ilgili bilgileri R.P. isimli, babasının spor salonuna devam eden, devlete raporlar veren birinden aldığından bahsetti’ demişti.
4-Olaylar öncesinde güvenlik ve yargı görevlileriyle yüz yüze ve bunlara ait hatlarla yapılan görüşmeler: Hrant Dink suikastına karışan kişilerden Yasin Hayal’in akrabası Coşkun İğci polise verdiği ifadede, Hayal’in Hrant Dink’i öldüreceğini jandarma istihbarat görevlilerine söylediğini anlatmıştı. Jandarma görevlileri, Coşkun İğci’nin istihbarat elemanı olmadığını belirtmiş, bir kamu kurumunda güvenlik görevlisi olarak çalışmasından ötürü zaman zaman kendisiyle görüştüklerini, ancak cinayete ilişkin bir bilgi vermediğini ileri sürmüşlerdi. Jandarma Coşkun İğci’nin polis tarafından yönlendirildiğini iddia etti. Dink olayı tutuklularından Erhan Tuncel’in de güvenlik birimleriyle muhbir olarak ilişkisi biliniyor. Malatya katliamı sanığı Abuzer Yıldırım’ın İstanbul’da bir savcıya ait telefonla mesajlaştığı ve kayıt adresi “Ankara Özel Harekat Dairesi” görünen bir telefondan arandığı geçtiğimiz günlerde belirlendi. Yıldırım’ın mesajlaştığı numarayı kullanan kişi savcının yeğeni olduğunu, telefonu iki yıldır kullandığını Abuzer Yıldırım ismini ilk kez duyduğunu belirtti. Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü, sanıklardan Abuzer Yıldırım’la mesajlaştığı belirlenen telefonun kayıtlı bulunduğu Kartal Savcısı R.B. hakkında soruşturma başlattı. Malatya sanıklarıyla görüştüğü saptanan Özel Harekat Şubesi’nde görevli bir kadının kullandığı numaranın aslında astsubay olan kocasına ait olduğu anlaşıldı. Astsubay ise eşinin kardeşi ve Malatya sanığı Abuzer Yıldırım’ın sınıf arkadaşı olduğunu söyledi.
5-Cinayetler adeta “geliyorum” dedi: Basının yaptığı araştırmaya göre Yasin Hayal, aylar önce Trabzon Pelitli’de Dink’i öldürteceğini açıkça anlatıyordu. Sokakta, kafelerde bu konuşuluyordu. Tetikçi bile biliniyordu. Şebeke, cinayet haberini de bir kafede birlikte izledi. Yasin Hayal, çevresindeki gençlere ‘Bir adamı vuracağım, vatan için hayırlı olacak’ diyordu. Hayal, bazı kişilere öldüreceği adamın ‘Ermeni’ olduğu bilgisini verirken, kimilerine de açık açık ismini söylemişti: Hrant Dink. Ancak gelişmeler ciddiye alınmadı. Malatya’daki olayda ise sanıklar olaydan önce Emre Günaydın tarafından örgütlendi, ailelerine mesaj yazmaları istendi, Emre Günaydın T.I. adlı bir kıza “hakkını helal et” diye mesaj gönderdi, T.I. daha sonraki ifadesinde katliamın meydana geldiği günlerden Günaydın’ın “dengesiz” bir kişilik çizdiğini belirtti.
6-Uzakdoğu sporları: Her iki olayda da katillerin uzak doğu sporlarına meraklı olduğu ortaya çıktı. Yasin Hayal ve Ogün Samast’ın cinayetten önce birlikte çok sayıda karate filmi izledikleri, Malatya katliamı sanığı Emre Günaydın’ın ise tekvando öğrettiği saptandı.
7-Cinayetlerin soruşturulmasıyla ilgili tartışmalar: İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, Trabzon Emniyet Müdürlüğü’ndeki memurlar hakkında, Hrant Dink suikasti ihbarları karşısında, görevlerini ihmal ve suçun önlenmesinde memuriyet görevlerini gereği gibi yerine getiremedikleri iddiasıyla soruşturma yapılmasını istemişti. Trabzon Valiliği ise soruşturma izni verilmesine gerek olmadığına ve emniyet mensuplarının görevlerini ihmal etmediğine karar verdi Eylül ayında ise Malatya katliamıyla ilgili Malatya Savcılığı’na bir ihbar mektubu ulaştı. İhbar mektubunda, Emre Günaydın’ı alay komutanının telkiniyle bir öğretim üyesinin azmettirdiği, bu konuda öğretim üyesiyle temasa geçen ilk kişinin de Emre Günaydın’ı hastanede izleyen kamera sistemleri için görevlendirilen bir jandarma üsteğmen olduğu belirtildi ve telefon kayıtlarına bakılması istendi. Malatya Savcılığı ihbar mektubunu askeri savcılığa iletti.
8-Kamera görüntüleri: Dink cinayetinin işlendiği yerdeki kameranın sabah ile öğle arasındaki kayıtlarının kaybolduğu iddia edildi. Savcının kayıtları istediği ama kayıtların bulunamadığı basına yansıdı. Malatya olayında da Emre Günaydın’ın odasına yerleştirilen kamera kayıt sisteminin ses alma ve kendi hafızası dışında bir kaynağa kopyalanabilme özelliğinin bulunmadığı anlaşıldı. Cinayetten sonraki on günlük sürede kayıt yapılamadı.
9-“Olaylar önlenmedi” iddiası: Hrant Dink’in avukatı Fethiye Çetin ‘Hırant Dink cinayeti Emniyet ve Jandarma tarafından biliniyordu. Polis ve jandarma önleyici görevini yerine getirmedi’ iddiasında bulundu. Malatya katliamından önceki kimi telefon görüşmeleri de, basında benzer yönde kimi kuşkuların ortaya çıkmasına neden oldu.
10-Ortak tepkiler: İki olay arasında bir benzer yan da internet sitelerinde ve basında kimi çevrelerin cinayetleri haklı görmesi desteklemesi, katilleri kutlaması oldu. Hrant Dink olayı dışında toplumun Malatya’daki misyoner katliamına tepkisi sesli olmadı.
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=621531
Zaman Gazetesi
1. Nisan 2008: 13:37 #28593AnonimPasifMalatya sanıkları cinayetten bir gün önce polisin takibindeymiş
Malatya Emniyet Müdürlüğü’nün, Zirve Yayınevi’ndeki cinayetlerin işlenmesinden bir gün önce sanıkları takibe aldığı ortaya çıktı.
Dava dosyasına göre; polis sadece atış talimi sonrası silahları yakalayıp işlem yapmakla kalmamış, araçlarını da soruşturmuş. Hatırlanacağı gibi cinayetler 18 Nisan 2007 tarihinde işlenmişti. Sanıklar 16 Nisan’da araç kiraladı. Ve 17 Nisan’da atış talimi yaparken yakalanınca işlem yapıldı, haklarında saat 16.00’da tutanak tutuldu. Ancak bu gelişmelerden önce polislerin araba kiralama firmasına giderek sanıklar ve kiraladıkları araç hakkında bilgi ve belge aldıkları saptandı. Yine el konulan silah, cinayet sırasında sanıklarda çıktı. Bütün bunlara rağmen sanıklar ertesi gün; yani 18 Nisan’da Ağbaba İş Hanı’ndaki Zirve Yayınevi’ne gitti. Dava dosyasında yer alan sanıkların olay günü kullandıkları 44 KE 852 plakalı beyaz renkli Renault Clio marka aracın kiralandığı ‘Formula Rent A Car’ isimli iş yerinin sahibinin ifadeleri de Malatya Emniyeti’nin olaydan bir gün önce takipte olduğunu gösteriyor. Sanıklarla muhatap olan iş yerindeki Mahmut Taneli, 3 şahsın 16 Nisan 2007’de, saat 13.10 sularında dükkana gelerek araç kiralamak istediklerini söylediğini belirtiyor.
Erkan Acar, İstanbul
ZAMAN
1. Nisan 2008: 13:38 #28594AnonimPasifMalatya katliamı davasında ikinci duruşma
Malatya’da bir yayınevinde 1’i Alman uyruklu 3 kişinin öldürülmesi ile ilgili davanın ikinci duruşması başladı.
Tutuklu sanıklar E.G, A.Y, H.Ç, S.G. ve C.Ö, Malatya Kapalı Cezaevi’ne ait araçlarla güvenlik önlemleri altında Malatya Adliyesi’ne getirildi.
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Zafer Üskül de duruşmayı izlemek için adliye binasına geldi.Ayrıca, yayınevinde öldürülen Alman uyruklu Tilman Ekkehart Geske’nin eşi Suzanne Geske ile Necati Aydın’ın eşi Şemse Aydın’ın yanı sıra sanık
yakınları da duruşmayı izlemek için mahkeme salonunda yerlerini aldı.OLAY
Malatya’da bir yayınevinde çalışan Alman uyruklu Tilman Ekkehart Geske ile Necati Aydın ve Uğur Yüksel, boğazları kesilerek öldürülmüş, polis
zanlılardan S.G. (20), C.Ö. (20), H.Ç. (19) ve A.Y. (19) olay yerinde yakalamıştı.Olaydan sonra üçüncü katın penceresinden kaçmak isterken düşerek yaralanan E.G. (19), kaldırıldığı İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi’nde tedavi altına alınmış, tedavisinin ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklanmıştı.Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşmasında sanık avukatları dosyaları inceleyemediklerini belirterek, savunma
yapmak için süre istemişlerdi.AA
14.01.2008
SABAH
1. Nisan 2008: 13:41 #28595AnonimPasifDuruşma sona erdi: 4 sanığın ifadesi kaldı
Malatya’da Zirve Yayınevi’nde 3 kişinin öldürülmesiyle ilgili 7 sanığın yargılandığı davanın ikinci duruşması yapıldı. Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın bugünkü duruşmasında, tutuksuz sanıklar Kürşat K. ve Mehmet G. ile tutuklu sanık Hamit Ç.’nin ifadeleri alındı. Diğer 4 sanığın ifadelerinin alınması ise bir sonraki duruşmaya bırakıldı.
Davanın ikinci duruşmasında ilk olarak tutuksuz yargılanan ve terör örgütüne yardım ve yataklıkla suçlanan Mehmet G., ifade verdi.
Mehmet G., ifadesinde şunları söyledi: “Ben olayda sadece Emre’yi tanıyorum. CD market işletmecisiyim. Emre’yi müşterim olduğu için tanıyorum. Evleri işyerimin karşısında bulunuyor. Emre olaydan bir gün önce içerisinde tanımadığım 5 kişi bulunan bir araçla işyerime geldi. Bu kişilerin yüzlerini de görmedim. Yarın bilgisayarları getireceğini söyledi. Bilgisayarları getireceği zaman mesajla haber vereceğini, mesajda bilgisayar yerine ‘elma’ ibaresi kullanacağını söyledi. Ben de dalga geçtiğini düşündüm. Olay günü sabah saat 09.00’da mesaj geldi. ‘Elmaları getirdim manav açık değildi’ şeklinde bir mesaj gönderdi. Ben de ‘Manavı açtım, getir’ diye karşı mesaj geçtim. Samimi olduğuna inanmadığım için olay günü başkasına ait bilgisayarı tamire gittim. Emre sert bir kişilikti. Çekiniyordum. Ama korkacak düzeyde değildi. Öldürme olayından haberim yoktu. Sadece misyonerlere ait bilgisayar hard disklerini getirip onların içindeki bilgileri almamı istedi. Emre aksiyon ve bilim kurgu filmleri alıyordu benden. Vanhelsing adlı filmi de benden alıp izledi. Emre bana misyonerlere takıldığını söyledi. Emre’nin dışındaki diğer sanıkları tanımıyorum.”Bu ifadelerin ardından mağdur avukatları, Mehmet G.’nin tutuklanmasını talep etti.
HAMİT Ç: “EMRE, BİZİ TEHDİT ETTİ”Tutuklu sanıklardan Hamit Ç., verdiği ifadede, “Ben Eylül 2006’da Elbistan’dan Malatya’ya gelerek üniversite sınavlarına daha iyi hazırlanmak için yurda geldim. Ocak ayının başında Emre ile tanıştım. Emre bize misyonerlik faaliyetleriyle ilgili şeyler anlatıyordu. Faaliyetlerin çok büyük ve çok tehlikeli olduklarını söylüyordu. Türk kızlarını fuhşa sürüp üzerinden kazanç sağladıklarını, Malatya’da 30-40 kilise ev olduğunu, insanların zorla dinlerini değiştirdiklerini söylüyordu. Bunlarla vatanını milletini seven herkesin mücadele etmesi gerektiğini söylüyordu. Bize de başarılı olmak için içlerine sızacağını söyledi. Herhangi bir yanlışta Emre kafamıza sıkacağını, ailemiz dahil herkesin öldürüleceğini söyleyerek tehdit etti. Kendisi Mart ayında yurttan atıldı. Yurtta birini dövdüğü gerekçesiyle atıldı. Emre, misyonerlerin PKK ile bağlantılı olduğunu söylüyordu. Ben, Salih ve Cuma olaydan önce Emre’yi uyarmak istedik. Ancak hiçbirimiz söyleyemedik. Olay günü olay yerine gittiğimizde her birimizde birer bıçak, bende, Cuma ve Abuzer’de kuru sıkı tabanca vardı. Biz içeri girdiğimizde Emre bizi onlara arkadaşları olarak tanıttı” diye konuştu.
HAMİT Ç’DEN İLGİNÇ İFADELERHamit Ç., olay yerinde 2.5 saat kaldıklarını, bunun 1 saatini sohbet ederek geçtiğini söyledi. Hamit Ç., “Emre’nin bize anlattıklarını polise söylemek istedik. Salih ve Cuma, Emre’nin kendilerine emniyet müdürüyle oturup kalktığını söylediğini anlattılar. Biz de bundan dolayı polise gidemedik” ifadelerini kullandı. Hamit Ç., öldürülen şahısları ilk kez olay günü gördüğünü de söyledi. Emre G. tarafından “Sizi artık biliyorlar. Bu işten dönerseniz kafanıza sıkarım. Ben yapmazsam onlar ailenize zarar verir” şeklinde söylendiği iddia edilen ifadede geçen “onlar”ın kim olduğu sorusuna ise Hamit Ç., “Beni buraya sürükleyecek bir insanı söylerim. Onların kim olduğunu bilmiyorum” şeklinde cevap verdi. Hamit Ç., emniyette gözaltındayken resmi yada gayri resmi kişilerden baskı ve yönlendirme görmediklerini de kaydetti.
Mahkeme heyeti, tutuksuz yargılanan Mehmet G.’nin tutuklanma talebini reddetti. Mahkeme heyeti, dosyadaki eksikliklerin tamamlanması için duruşmayı 25 Şubat’a erteledi.Şemsa Aydın’ı isyan ettiren ifade
Yayınevi cinayeti davasının dünkü duruşmasında sanık Hamit Ç.’nin Necati Aydın’ın boynu kesilmeden önce başının arkasına destek verildiğini belirtmesi Necati Aydın’ın eşi Şemsa Aydın’ı isyan ettirdi.
Şemsa Aydın’ın mahkeme salonunda, “Bu alçakça bir yaklaşım. Hem adamları kıtır kıtır kesiyorsunuz hem de rahat ettirmeye çalışıyorsunuz” diye bağırdığı öğrenildi.
Bu sözler üzerine salondan çıkarılan Aydın, müdahil avukatların girişimi sonucunda yeniden mahkeme salonuna alındı.
14.01.2008
MALATYA YENİGÜN
1. Nisan 2008: 13:42 #27956AnonimPasifMalatya Davası 25 Şubat’a Ertelendi
Zirve Yayınevi’nde üç kişinin öldürülmesiyle ilgili Malatya davası 25 Şubat’a ertelendi. Mahkeme müdahil avukatların ve sanık avukatlarının bazı cd, belge ve otopsi fotoğraflarının kendilerine iletilmesi talebini reddetti.
BİA Haber Merkezi – Malatya
14 Ocak 2008, Pazartesi
Malatya’da Zirve Yayınevi’nde Almanya uyruklu Tilman Ekkehart Geske’nin, Necati Aydın ve Uğur Yüksel’in öldürülmesiyle ilgili davanın ikinci duruşması bugün yapıldı, duruşma 25 Şubat’a ertelendi.
10 saat süren duruşmada tutuksuz yagılanan sanıklar Kürşat Kocadağ, Hamit Çeker ve Mehmet Gökçe sorgulandı. Davanın başlıca sanığı Emre Günaydın’a sıra gelmedi.
“Emre Günaydın’ın polis şefleriyle ilişkisi var”Hamit Çeker “Emre Günaydın’ın polis şefleriyle ilişkisi olduğunu, korktukları için olayı polise bildiremediklerini, yayınevine belge toplamak için girdiklerini ancak Günaydın’un üç kişiyi öldürdüğünü” söyledi, “Günaydın olaydan bir kaç ay önce birini bıçaklamış ve olayın üzerini kapatmıştı” dedi.
Emre Günaydın’ın yurtta bıçaklı bir kavgaya karıştığını ve bu olaydan sonra yurttan atıldığını iddia eden Çeken, Günaydın’a bununla ilgili adli işlem yapılmadığını ileri sürdü.
Kürşat Kocadağ “Üniversiteye hazırlandıkları dönemde Günaydın’la Nur Evleri’nde ders aldıklarını” söyledi.
“Günaydın’ın saldırgan bir tavrı vardı”Kocadağ “Günaydın’ın saldırgan bir tavrı vardı. Kimi zaman çok saldırganlaşır, kimi zaman da çok duygusal olurdu. Bana olaydan çok önce Malatya’da 49 kilise evin olduğunu, bunlara müdahale etmemiz gerektiğini, işin sonunda şehit olmak da olduğunu söyledi. Ben bu teklifi reddettim. Bu nedenle aramız bozulmuştu” dedi.
Kocadağ sanık avukatlarının “Seninle Emre Günaydın dini inançlarınıza bağlı mıydınız? Namaz kılar mıydınız” sorusunu “Ben cuma namazı kılarım. Ama genel olarak ibadetlerim iyi değildir. Emre Günaydın da inançlarına çok bağlı değildi” diye yanıtladı.
Mehmet Gökçe de “Bilgisayar malzemesi satan bir işyerinde çalıştığını, Günaydın müşterisi olduğu için tanıdığını” anlattı. Gökçe olaydan bir gün önce Günaydın’la görüştüğünü belirtti.
Duruşmayı Almanya’nın Ankara Büyükelçiliğinden Ranier Dost, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Zafer Üskül, İnsan Hakları Ortak Platformu Genel Koordinatörü Feray Salman, Irkçılığa ve Milliyetçiliğe Dur De İnisiyatifi’nden Hüseyin Öntaş, Protestan Kilisesi Sözcüsü Zekai Tanyar ve çok sayıda yabancı basın mensubu izledi.
Tanyar bugün bianet’e “Mahkemenin hem savunma avukatlarının hem de müdahil avukatların bazı bilgi ve belgelerin kendilerine iletilmesi talebini de reddettiğini” söyledi. Mahkeme ayrıca avukatların duruşmaların teknik cihazlarla kaydedilmesi talebini de reddetti.
Günaydın’a ait kayıtlar delil olarak kullanılamıyorMalatya Emniyet Müdürlüğü Emre Günaydın’ın hastane kayıtlarına ait 42 görüntü kasetini 24 saat içinde hakim onayına sunmadığı için Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi kasetlere el koyma işlemine onay vermedi. Kayıtlar delil olarak kullanılamıyor. (NZ)
1. Nisan 2008: 13:46 #28596AnonimPasifMalatya’daki 1312’nin esrarı çözüldü 13 Aralık 2007
Malatya katliamıyla ilgili inceleme yapan iki polis müfettişi, bakana ilk bilgileri verdi. Müfettişler, “Kurusıkı tabancanın seri numarası olmaz. El konulan silah da eylemde kullanılan kurusıkı da aynı tip ve marka olduğu için numaraları 1312” dedi.
Malatya’da yayınevi basarak biri Alman uyruklu üç kişiyi öldüren Emre Günaydın ve arkadaşlarının bağlantılarıyla ilgili ortaya atılan iddiaları her gün yenisi izliyor. İşte, ortaya bunca iddia atılınca, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, bu iddiaların incelenmesi için 2 müfettiş görevlendirdi.
Malatya katliamıyla ilgili gündeme getirilen ve soru işaretleri bulunan hemen her konu müfettişlerin inceleme kapsamında bulunuyor. Ama ilk dikkat çeken “1312” smeri numaralı olduğu belirtilen tabancaya, polisler önceden el koymasına ve bu silah Cumhuriyet Savcılığı Adli Emanetine konulmasına rağmen, eylem günü aynı seri numaralı olduğu belirtilen silah Emre Günaydın’ın eline nasıl geçti sorusuna cevap aradılar.
Malatya Emniyet Müdürü Ali Osman Kahya, “soruşturmamızda hiçbir eksiğimiz yok” diyor. Müfettişler, iddiaları araştırırken, soruşturmanın her aşamasında bulunan görevlilerden de bilgi alıyor, belgeleri inceliyor. Müfettişler, iddia konularıyla ilgili olarak İçişleri Bakanlığı’na şu “ön bilgileri” veriyor:
TELEFON TRAFİĞİ
“Katliamın elebaşı olan Emre Günaydın ve diğer zanlıların eylemden 6 ay öncesine kadar tüm telefon kayıtlarını çıkarttık. Telefonla aranan ya da arananın kim olduğunu, kaç kez aranıldığını soruşturma dosyasına koyduk. Aranan ya da arayanlar arasında savcı da, astsubay da, özel harekat dairesi de var. Bunlarla ilgili araştırma yaptık. Yani bu konuda da eksiğimiz yok. Olaydaki zanlıların, eylemlerinde, devlet güçleriyle ilişkisini ortaya koyacak bir bulguya ulaşamadık. Bütün telefon trafiği ile ilgili bilgi ve belgeleri soruşturma dosyasına koyan biziz. Saklanan, gizlenen bir şey yok.
BÜTÜN MESAJLARI
Yaptığımız araştırmalarda, yalnız telefon trafiği ile ilgili bilgileri değil, kimin kime kaç mesaj geçtiği, mesajların içeriğini de dosyaya ekledik. Cep telefonu mesajlarında, eylemden önce Emre’nin kız arkadaşı ile Kürşat isimli arkadaşının bilgileri olduğu izlenimi edindik. İkisini de gözaltına aldık. Bunlar mahkemeye de sevk edildi. Kürşat, ifadesinde, bu eyleme katılmayacağını söylüyor.
PARA TRAFİĞİ
Zanlıların para trafiği eylemden ay öncesine kadar, zanlıların para trafiği ise bir yıl öncesine kadar incelendi. Kiliseler Birliği’nden gelen paraların kimlere gittiğine ilişkin bilgilere de ulaştık. Bunlar da soruşturma dosyasında.
EL KONULAN TABANCA
Katliamdan önce alınan kurusıkı tabancalardan birisi, polis tarafından eylemden önce yakalandı. Bu taban’ın a içen 8 YTL ceza uygulandı ve tabanca Savcılık adli emanetine teslim edildi. Eyleme katılmaktan vazgeçen Kürşat’ta bulunan kuru sıkı tabanca alındı. Böylece katliam günü üç kurusıkı tabanca götürüldü. Adli emanette bulunan tabancanın bu kişilere verilmesi söz konusu değil. Ayrıca eylemde tabanca kullanılmamış, sadece korkutmak amacıyla bu silahlar gösterilmiştir. Adli emanete alınan 1312 suri numaralı olduğu belirtilen tabanca, eylem günü Emre Günaydın’ın üzerinde çıkıyor. “Kuru sıkı tabancanın seri numarası olmaz” yani silahlarda aynı numaranın bulunmasında anormallik yok. Çünkü aynı marka her silahın üzerinde 1312 bulunur.
HAZIR KART
Emre Günaydın ve arkadaşları hazır kart kulanmış. Emre, 5 telefon değiştirmiş. Bunların hepsinin araştırması tek tek ve ayrıntılı olarak yapıldı. Dayısı kart almış, babası kart almış, sevgilisiyle konuşmak için ayrı kart almış. Gizli-saklı bir şeyler yapmak, izleri kaybetmek adına kart değiştirme yok.
HASTANE KAYITLARI
Emre Günaydın, hastanede bulunduğu süre içinde odasına Emniyet tarafından yerleştirilen kamera var. Ayrıca iki polis, iki asker, iki de hastane özel güvenlikçisi olmak üzere odası 24 saat kontrol altında tutuldu. Odaya sadece bir doktor ve bir hemşire girebiliyordu. Ayrıca, günlük olarak bu görüntüler Cumhuriyet Savcısına götürülüyordu. Bunlar soruşturma dosyasına konuldu. Toplam 75 kaset soruşturma dosyasında bulunuyor. Bunların kaybolması, silinmesi diye bir şey yok.
CIA MI, MOSSAD MI?
Emre Günaydın psikolojik yönden sağlıklı birisi değil. İfadesi alınmaya başlanırken, bize, ‘Siz CIA’dan mı, MOSSAD’dan mısınız?’ diye sordu. Türk polisi olduğumuzu söyleyince, ‘Misyonerliğin arkasında ABD, İsrail var’ dedi ve daha sonra ifade verdi.
ÖYLE BİR RAPOR YOK
Emre Günaydın’la iki gün aynı gazetede çalışan Varol Bülent Aral, misyonerlik ve Hizbullah konularında kendisinin devlete rapor yazdığını söylüyor. Bu konuda yazılmış bazı fotokopileri de Emre’ye gösteriyor. Ancak, yaptığımız araştırmalarda bu kişinin herhangi bir devlet kuruluşuna verdiği bir rapora ulaşmadık. Ayrıca, Malatya katliamından yaklaşık 4 ay önce Aral Adıyaman’da tutuklanmıştı.
CUMAYA DA GİTMEZ
Emre Günaydın’ın Ülkü Ocakları’nda kaydına ulaşamadık. Günaydın’ın babası Mustafa Günaydın eski bir ülkücü. Namazını kılan birisi. Ancak, Emre, babasının zoruyla zaman zaman cuma namazına gitmiş.
PORNO SİTELERİ
Emre Günaydın’ın bilgisayarında da inceleme yaptık. Porno sitelerine girmiş. Kız arkadaşının ağabeyi de, Malatya katliamından 15 gün sonra PKK bağlantısı nedeniyle gözaltına alındı. Emre’nin, diğer zanlılar üzerinde büyük baskısı var. Kaldıkları yurtta yatağın altına başlarına bir şey gelirse bunun sorumlusunun Emre Günaydın olduğuna ilişkin mektup da bulmuştuk.
Saygı Öztürk
HÜRRİYET
1. Nisan 2008: 13:46 #28597AnonimPasifMalatya Katliamı’ndan yeni notlar
Malatya katliamının bir numaralı zanlısı Emre Günaydın’ın hastanede kaldığı döneme ilişkin kamera kayıtlarının silinmesi tartışması sürerken, NTV askerlerin bilgi notlarına ulaştı.
ERDOĞAN DURNA
NTV
Güncelleme: 12:53 TSİ 14 Aralık 2007 CumaİSTANBUL – Yoğun bakımda kendine gelen Emre Günaydın, cinayeti Abuzer Yıldırım’la birlikte işlediğini de itiraf ediyor.
Malatya’daki katliamın ardından Zirve Yayınevi’nin bulunduğu üçüncü kattan kaçmak isterken düşüp ağır yaralanan Emre Günaydın hastanede tedaviye alınınca, Savcılık talimatıyla kamera sistemi kurulmuş, Günaydın’ın ses ve görüntüleri kaydedilmişti. Ancak dava açısından önemli ve Günaydın’ın itiraflarının yer aldığı bu kayıtların silindiği haberlerinin ardından, bu kez Günaydın’ı izleyen görevli polislerin notları ortaya çıktı.Basına yansıyan ilk notta, uzun süre yoğun bakımda kalan Emre Günaydın’ın kendine geldiğinde cinayete ilişkin konuşmak istediği, ancak yanındaki görevlinin buna engel olduğu kaydediliyordu: “50. kasette Emre Günaydın’ın rezillik çıkarttığı, Zirve Yayıncılık’la alakalı konuşmaya çalıştığı, görevlinin konuyu kapatmaya çalıştığı şeklinde bilgilerin olduğunu bilgilerinize arz ederim. Terörle mücadele görevlisi.”
Jandarma uzman çavuş Hüseyin Aslanpençesi tarafından tutulan bir tutanak, Emre Günaydın’ın uyandığında neler konuştuğunu bir bir ortaya koyuyor.
NTV’nin ulaştağı tutanakta özel odada tutulan Emre Günaydın’ın 21.15 sularında kendine geldiği ve görevlilere “Hacı abi” diye seslendiği belirtiliyor. “Uzman jandarma çavuş Hüseyin Aslanpençesi” imzalı notta, bu geceye ilişkin şunlar yazıyor:
“Yanına gelip ne olduğunu sorduğumda ‘Ben geçen hafta Malatya’da 3 misyoner tesbit ettim. Adamları ekmek bıçağıyla hatır hutur kestim. Uyuyamıyorum, bunu sana söyledim rahatladım’ dedi. İkinci defa çağırdığında ‘Amcamın oğlu Abuzer, bir de Mehmet diye biriyle kestik, yeri de Zirve Yayınevi’ şeklinde konuştu. Bir de ‘Abi beni buradan kaçır seni yaşatırım’ dedi.”
Müdahil avukatlara göre; Emre Günaydın’ın ‘hacı abi’ diye seslenmesi anlamlı olabilir. Çünkü avukatlar Günaydın’ın telefon kayıtlarında biri Malatya’da görevli bir asker, diğeri ise akrabası 2 kişinin ‘hacı’ olarak kaydedildiğine dikkat çekiyorlar.
Avukatlar, yeni yeni kendine gelen Emre Günaydın’ın ‘hacı abi’ diye bu kişilere seslenmiş olabileceğini belirtiyorlar.
1. Nisan 2008: 13:48 #28598AnonimPasifKanlı giysileri aynı torbaya kim koydu
Malatya`da 3 kişinin öldürüldüğü yayınevi katliamında 5 sanığa ait 46 parça kanlı giysinin, Ankara Polis Kriminal Laboratuarı`na aynı torba içinde gönderildiği ortaya çıktı.Uzmanlar:Deliller karartıldı
Malatya `da 18 Nisan 2007 tarihinde meydana gelen ve 3 kişinin ölümüyle sonuçlanan yayınevi baskınıyla ilgili yürütülen soruşturmada yeni bir skandal daha ortaya çıktı. 5 sanığın delil olarak el konulan kıyafetlerinin aynı torbaya konularak Ankara Kriminal Polis Laboratuarı `na gönderildiği belirlendi. Olayla ilgili soruşturmayı yürüten Malatya polisi, Zirve Yayınevi`ndeki katliama katıldıkları iddia edilen sanıklar Emre G, Hamit Ç , Abuzer Y, Cuma Ö. ve Salih G`nin olay sırasında üzerlerinde bulunan kıyafetlerini, Ankara Kriminal Polis Laboratuarı `na gönderdi. Fakat laboratuardan gelen yanıt, yeni bir skandalı ortaya çıkardı.
Cinayeti aydınlatacak en önemli deliller arasında gösterilen 5 sanığa ait 46 parça kanlı giysi, aynı torba içinde laboratuvara gönderildi. Giysilerdeki kan lekelerinin birbirine karıştığı, kan örneklerinden kimin kimi bıçakladığının anlaşılamaz hale geldiği öne sürüldü. Böylece soruşturmayı aydınlatacak en önemli delillerden birinin daha yok olduğu iddia edildi.
POLİSİN EĞİTİMSİZLİĞİNDEN
Adli Tıp Enstitüsü eski Başkanı Prof. Dr. Sevil Atasoy , kıyafetlerin aynı torbaya konmasının, Olay Yeri İnceleme ekibinin eğitimsizliğinden ve bilgisizliğinden kaynaklandığını söyledi. Atasoy , sadece cinayete karışan 5 sanığın elbiselerinin aynı torbaya konulmasıyla değil, tek bir sanığa ait farklı eşya ya da giysilerin aynı yere konmasının bile delilin geçersiz sayılmasına neden olacağını belirtti. Atasoy , “Bu tür durumlarda kan örneklerinden sonuç alınamaz. Böyle yapıp Adli Tıp `a gönderirseniz, birinin kanı diğeriyle karışacağı için delil kullanılamaz hale gelir. Bırakın kanı, saç telinin bile başka elbiseye geçmesi delili geçersiz kılar” dedi.
Adli Tıp `ın, birbirine karıştırılmış giysi ya da parçalarla dolu torbaları “Delil Teslim Alma Yönetmeliği ” uyarınca açtığını anlatan Atasoy , “İşlem sırasında çok sayıda yetkili orada bulunur. Zira o torbadan uyuşturucu da dâhil birçok şey çıkabilir . Torba açıldıktan sonra eğer, böyle ters bir durum söz konusu ise inceleme yapma ya da gelen eşyaları geri verme yetkisi Adli Tıp `tadır. Ancak genellikle bu durumlarda, delil vasfı yitirildiği için inceleme yapılmadan geri verilir” diye konuştu.
”Delil karartma!! sayılmalı
5 sanığın 46 parça elbisesinin aynı torbaya konmasını hukukçular, ”delil karatma” olarak sayılabileceği görüşünde. Çünkü elbiselerdeki kandan kimin cinayete karıştığı ve kimi öldürdüğünü ayırt etmek imkansız hale geldi. Malatya `da 18 Nisan 2007 tarihinde Hristiyanlık ile ilgili kitaplar çıkaran Zirve Yayınevi öğle saatlerinde basılmış, Necati Aydın (35), Uğur Yüksel (32) ve Alman vatandaşı Tilnmann Ekkarth Geske (46) boğazları bıçakla kesilerek öldürülmüştü. Tilnmann Geske ile Necati Aydın olay yerinde can vermiş, ağır yaralanan Uğur Yüksel ise kaldırıldığı hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetmişti. Olayla ilgili Emre G, Abuzer Y, Hamit Ç , Cuma Ö ve Salih G. gözaltına alınmıştı. Olayın zanlısı Emre G, sağlık kontrolü çıkışında “Allah Türk `ü korusun” diye bağırmıştı.
ERTAN KILIÇ İSTANBUL
YENİ ŞAFAK
1. Nisan 2008: 13:49 #28599AnonimPasifMalatya’da ‘susturulmanın’ kaydı mı var?
Misyoner katliamı zanlısı Emre Günaydın, psikologlara ‘Hastanede bana vurdular’ dedi
20/12/2007
RADİKAL – İSTANBUL – Malatya’da üç Hıristiyanın öldürüldüğü saldırının birinci faili Emre Günaydın’ın psikolojik muayenesinde, hastanede kendisine vurulduğunu ve her şeyin kameralarda olduğunu söylediği ortaya çıktı. Günaydın’ın hasta odasında bulunan bir polis, zanlının cinayetle ilgili konuşmaya çalıştığını ancak görevlinin engellediğini tutanak altına almıştı. Günaydın’ın anlatımıyla bu notun örtüşmesi sanığı engellemeye çalışanınkim olduğu sorusunu gündeme getirdi.
Cinayetlerin ardından Emre Günaydın, pencereden kaçmak isterken düşüp ağır yaralanmıştı. Hastanede bazı kamera kayıtları silinmişti. Hastanede sanığı izleyen bir polis, tutanağa “Günaydın’ın Zirve Yayıncılık’la alakalı konuşmaya çalıştığı, görevlinin konuyu kapatmaya çalıştığı…” yazmıştı. Bu not, zanlıyı cinayetle ilgili konuşmak isterken susturan kişinin kim olduğu sorusunu doğurdu. Günaydın’ın psikolojik muayenesi sırasında uzmanların tutuğu notta bu olayla örtüşen ifadeler var. 9 Mayıs tarihli not şöyle: “…İki gün önce askeriyenin içine … söylemiş. Yaptığı mantıklı değilmiş çığrından çıkmış. Ona vuruyorlarmış. Herşey kamera kayıtlarında varmış.”
Günaydın, doktorlara ‘peygamber olduğu’ gibi akli dengesi konusunda şüphe uyandıracak sözler söyledi. Ama ‘akli dengesi yerinde’ raporu verildi..
Malatya Emniyet Müdürü Osman Kahya zanlıların üzerindeki materyallerin aynı torbaya konulduğu yönündeki haberleri yalanladı.1. Nisan 2008: 13:52 #28601AnonimPasifSayıklarken bile öldürüyor
Malatya katliamı zanlısı Emre Günaydın’ın hastane odasında 27 gün boyunca çekilen kamera kayıtlarını ele geçirdi. Kayıtlarda zanlının uykusunda bile “Vur vur, kes kes” diye sayıkladığı görülüyor.
Malatya’daki Zirve Yayınevi’nde Necati Aydın, Uğur Yüksel ile Tilmann Ekkehart Gasge’nin bıçaklanarak öldürülmesiyle sonuçlanan katliamın baş aktörü olmakla suçlanan Emre Günaydın’ın 27 gün boyunca tedavi gördüğü Turgut Özal Tıp Merkezi’nde çekilen kamera kayıtlarına BUGÜN ulaştı. Günaydın’ın odasına yerleştirilen polis kamerası 22 gün boyunca 120’şer dakikalık 75 adet kasete kayıt yaptı. Kamera kayıtlarının birinde Günaydın’ın uykusunda “Vur vur, kes kes” diye sayıkladığı görülüyor. Bir diğer kasette ise Emre Günaydın, denetime gelen Yüzbaşı M.I.’yi tehdit ediyor.
YÜZBAŞIDAN SİGARA İSTEDİ
Polis kamerasının tehdit anını saniye saniye kaydettiği görüntüde, Günaydın yüzbaşından sigara istiyor.
BOĞAZINI KESERİM
Birkaç dakika sonra Günaydın ikinci kez sigara istiyor. Yüzbaşı, “Daha yeni içtin” deyip sigara vermek istemiyor. Günaydın ise yüzbaşıyı, “Boğazını keserim, kılım bile kıpırdamaz” diye tehdit ediyor. Bu arada polis, Günaydın’ın katliamdan önce yayınevine yaptığı ziyaret sırasında, öldürülen yayınevi sahibi Necati Aydın’ın masasının üzerinde gördüğünü beyan ettiği 480 bin YTL’lik çeki bulamadı. Aydın’a Dünya Kiliseler Birliği’nce her ay 3-4 bin dolar arasında para gönderildiği de belirlendi.
Kamil ELİBOL
BUGÜN
1. Nisan 2008: 13:53 #28602AnonimPasifYayınevi cinayeti ‘Hacı abi’ bilmecesi
Büşra Erdal, Erkan Acar, İstanbul
Malatya’daki Zirve Yayınevi’nin üç çalışanın katledilmesinin bir numaralı zanlısı Emre Günaydın’ın hastanede bahsettiği ‘Hacı abi’ sırrını koruyor.
Günaydın, cinayetten sonra kaçmaya çalışırken ağır yaralanmıştı. Hastanede yarı baygın halde yatan Günaydın’ın, kendisini bekleyen jandarmalara ‘Hacı abi’ diye seslenmesi dikkat çekmişti. 12-13 Mayıs 2007’de hazırlanan jandarmanın tutanağında Günaydın’ın görevlilere ‘Hacı abi’ diye seslendiğine yer verilmişti. Soruşturmada ‘Hacı abi’ ile ilgili herhangi bir bilgiye ulaşılamadı. Ancak, katliama ilişkin davanın dosyasına konulan Emre Günaydın’ın kimlerle görüştüğünü gösteren iletişim tespit tutanakları, gizli kalan ‘Hacı abi’yi bir kez daha gündeme getirdi. İletişim tespit tutanağında, Günaydın’ı arayan Hacı Durak isimli bir kişi kişi yer alıyor. Söz konusu tutanaklara göre, Günaydın’ı 6 Şubat 2007’de iki kez arayan Hacı Durak bir kez de mesaj çekmiş. Bu kişinin adresi de Malatya Askerlik Dairesi Başkanlığı olarak görünüyor. Bu arada olayda öldürülen 3 kişinin ailesinin avukatları, duruşmaların kayıt altına alınması için müracaatta bulundu. Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden yayınevi cinayeti duruşmalarının ‘teknik cihazlarla takip edilmesini’ isteyen avukatlar, olumsuz cevap alınca taleplerini yeniledi. Mahkemenin ‘usulde böyle bir yöntemin bulunmadığı’ gerekçesiyle olumsuz cevap vermesini kabul etmeyen avukatlar değerlendirmenin yasalara uygun olmadığını öne sürdü. Konuyla ilgili mahkemeye ikinci kez dilekçe veren avukatlar, ‘duruşmanın teknik araçlarla kayıt altına alınmasını, kayıtların yazılı tutanağa dönüştürüldükten sonra kayıt yapılan kaset veya CD’lerin dosyada muhafazasına karar verilmesini’ talep etti.
11.01.2008
ZAMAN
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.