İsa Mesih’in Ölümden Dirilişinin Önemi
İsa Mesih’in Ölümden Dirilişinin Önemi
İlk yüzyıl hristiyanlarının İsa ‘nın dirilişine büyük önem verdiklerinden hiç kimsenin kuşkusu yok. Filistin’den başlayarak dünyanın dörtte bir tarafında dirilişle ilgili haberi büyük bir cesaretle yaydılar. Nitekim bu yüzyılın müjdeleme faaliyetlerinin ayrıntılı bir kaydı sayılanve İncil’in 4. kitabı olan Elçilerin İşleri’nde şunları okuyoruz:
” Elçiler, rab İsa’nın ölümünden dirildiğine çok etkili bir biçimde tanıklık ediyorlardı… ” ( Elç. İş. 4:33 )
” Pavlus, kenti putlarla dolu görünce yüreğinde derin bir acı duydu. Bu nedenle gerek havrada Yahudilerle ve Tanrı’ya tapan yabancılarla , gerek her gün çarşı meydanında karşılaştığı kişilerle tartışıp durdu. Epikürcü ve stoacı bazı filizoflar onunla atışmaya başladılar. Kimi ‘ Bu lafebesi ne demek istiyor ? ‘ derken, kim de, ‘ Galiba yabancı ilahların haberciliğini yapıyor ‘ diyordu. Çünkü Pavlus, İsa’yla ve dirilişle ilgili Müjde’yi duyuruyordu ” ( Elç İş. 17:16-18 ). Pavlus, hristiyan inancının özellikle dört temel dayanağı üzerinde durur:
* İsa’nın ölümü.
* Gömülmesi.
* Dirilmesi.
* Dirilişten sonra görünmesi.
Diriliş olmadan hristiyanlık, orta direği yerinden alınan bir çadır gibi çöker. Dirilmemiş Mesih olmadan; hristiyan bildirisi, bomboş ve anlamsızdır. …… ayeti bir kez daha hatırlayalım:
” Ölüler dirilmezse Mesih’te dirilmemiştir. Mesih dirilmemişse bildiriniz de imanınız da boştur. “( 1. Ko. 15:13, 14 )
İsa’nın ölümden dirilmesi bir kuram, mistik bir inanç ya da ruhsal deneyim değildir; diriliş, tarihsel bir gerçekliktir. Bu konuyla ilgili kanıtların çokluğu ve inanırlığı olağanüstüdür.
Baygınlık geçirmiş olabilir mi ?
Hristiyan inancı ve İsa’nın dirilişi, en az Sezar’ın ya da Kenedy’nin öldürüldüğünü kaydeden tarihin bir parçasıdır. İsa çarmıh’ta ölmediği, altı saat kadar çarmıhta asılı kaldıktan sonra yandaşları tarafından çarmıhtan indirilip oldukça serin bir ortam sağlayan kaya mezarlardan birine taşındığı, bir süre sonra da baygınlık halinin sona erip ayağa kalktığı idddiası tümüyle dayanıksız bir varsayımdır. Bugünlerde bile Kenedy’nin ya da Elvis Pressley’in hayatta olduğunu ileri sürenler var. Suikastan sonra Kenndey’nin ölmediğine, suikastı düzenleyenlerden kurtarmak için onun Polonya’ya kaçırıldığına dair teoriler üretildi.
İsa’nın durumunda da bu tür teorilerin inanırlığı, tarihsel bir dayanağı yoktur.Birincisi,İsa’nın ölümüne ve gömülmesine ilişkin olarak sıralanan sağlam ve inandırıcı kayıtların dışında, olayı doğrulayan açık ve tarafsız kayıtlar da vardır. Örneğin Romalı tarihçi Tacitus, Annals adlı tarih dizisinin 15. kitabında şunları yazar: ” Hristiyanlar adlarını Tiberius yönetimi sırasında Filistin yöresinin valisi Pontius Pilatus tarafından çarmıha gerdirilen Mesih’ten alırlar. ”
İkincisi çarmıha gerilme sırasında kurbanın çektiği acıları, ondan sonra öldüğünden emin olmak için böğrünün mızrakla deşilmesi, ölümün tamamen gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkin soruları ortadan kaldırmaktadır.
Askerler İsa’yla birlikte çarmıha gerilenlerin bacaklarını kırarken, İsa’nın zaten ölmüş olduğunu gördüler. Öldüğünden emin olmak için askerlerden biri mızrağıyla İsa’nın böğrünü deldi; delinen böğründen kan ve su aktı.
İsa’nın bacaklarının kırılmaması önemli bir noktayı, Kutsal Kitap’ın Çıkış bölümü 12:46’da geçen peygamberliğin gerçekleştiğini ifade ediyordu.
Yalnış mezar iddiasına gelelim. Önce bunun ayrıntılarını İncil’den okuyalım:
Şabat günü geçince, Mecdelli Meryem, Yakup’un annesi Meryem ve Salome gidip İsa’nın cesedine sürmek üzere baharat satın aldılar.Haftanın ilk günü sabah çok erkenden, güneşin doğuşuyla birlikte mezara gittiler. Aralarında, ” Mezarın girişindeki taşı bizim için kim yana yuvarlayacak ?” diye konuşuyorlardı.
Başlarını kaldırıp bakınca, o kocaman kayanın yana yuvarlanmış olduğunu gördüler. Mezara girip sağ tarafta, beyaz kaftan giyinmiş genç bir adamın oturduğunu görünce çok şaşırdılar.
Adam onlara, ” Şaşırmayın ! ” dedi. Çarmıha gerilen Nasıralı İsa’yı arıyorsunuz. O dirildi, burada yok. İşte onu yatırdıkları yer.” ( Markos 16:1-6 )
Bu metinde birkaç önemli noktaya değinmek isriyoruz. Birincisi, kadınlar mezara vardığında mezarın güvenliğinden sorumlu olan askerler orada yoktu; çünkü onlar olup bitenleri başkahine bildirmek üzere çoktan ayrılmışlardı. Kaya mezarın içindeki beyaz kaftanlı genç, gerçekte Tanrı’nın meleklerinden biri olarak algılanmaktayken, bazıları onun mezarlık bahçıvanı olduğunu, kadınlara, ” İşte onu yatırdıkları yer ” şeklindeki sözlerinin başka bir mezarı işaret ettiği anlamına geldiğini, dolayısıyla kadınların yalnış mezara geldiğini, dolayısıyla kadınların yalnış mezara gelmiş olduklarını ileri sürerler. Ancak birçokları beyazlar giyinmiş meleğin, kadınların hiçbir soru sormalarına bile fırsat vermeden Nasıralı İsa’yı aradıklarını nasıl bildiğini ve İsa’nın dirildiğine ilişkin sözlerini bilmezlikten geliyorlar.
Boş mezar, cesedin çalındığını mı gösteriyordu ? Dirilişi inkar edenlerin sarıldığı bir başka varsayım da budur. İsa çarmıhtan alınıp kaya mezara taşınırken başkahinlerle Ferisiler Pilatus’a gidip, ” ‘ Efendimiz ‘ dediler, ‘ O aldatıcının daha hayattayken, ‘ Ben öldükten üç gün sonra dirileceğim ‘ dediğini hatırlıyoruz. Onun için buyruk ver de üçüncü güne dek mezarı güvenlik altına alsınlar. Yoksa öğrencileri gelir, cesedini çalar ve halka ‘ Ölümden dirildi ‘ derler. Son aldatmaca ilkinden beter olur ‘ ” ( Mat. 27:63-64 )
Bununla akla gelen ilk soru şu: İsa’nın çarmıha gerilmesinden sonra kaçacak yer arayan korkak, sinmiş bir kaç yandaşı nasıl olmuştu da tam teçhizatlı Roma askerlerini etkisiz hale getirip cesedi alabilmişlerdi ? Cesedi çalmak isteyenler metrelerce uzunluktaki kefeni neden sıyırıp yere atmışlardı ? İsa’nın ölüm ve diriliş konusundaki sözlerini anlamaktan, yorumlamaktan aciz o insanlar nasıl böyle bir oyun tezgahlayabilirlerdi ? Bunu yapabileceklerini varsayalım; uydurdukları yalan uğruna her türlü işkenceye katlandıklarını, hatta ölümü bile göze aldıklarını düşünebiliyor musunuz ? Cesedi çalıp İsa’nın dirildiğini ileri süren öğrencilerin bu yalanı er geç ortaya çıkmayacak mıydı ? Aslında bütün bu sorular bizi bir kavşak noktasına getiriyor. Fiziksel mucizeyi reddetmek uğruna psikolojik bir mucizeyi kabullenmeye zorlanıyoruz !
Boş mezar, cesedin çalındığını mı gösteriyordu ? Dirilişi inkar edenlerin sarıldığı bir başka varsayım da budur. İsa çarmıhtan alınıp kaya mezara taşınırken başkahinlerle Ferisiler Pilatus’a gidip, ” ‘ Efendimiz ‘ dediler, ‘ O aldatıcının daha hayattayken, ‘ Ben öldükten üç gün sonra dirileceğim ‘ dediğini hatırlıyoruz. Onun için buyruk ver de üçüncü güne dek mezarı güvenlik altına alsınlar. Yoksa öğrencileri gelir, cesedini çalar ve halka ‘ Ölümden dirildi ‘ derler. Son aldatmaca ilkinden beter olur ‘ ” ( Mat. 27:63-64 )
Bununla akla gelen ilk soru şu: İsa’nın çarmıha gerilmesinden sonra kaçacak yer arayan korkak, sinmiş bir kaç yandaşı nasıl olmuştu da tam teçhizatlı Roma askerlerini etkisiz hale getirip cesedi alabilmişlerdi ? Cesedi çalmak isteyenler metrelerce uzunluktaki kefeni neden sıyırıp yere atmışlardı ? İsa’nın ölüm ve diriliş konusundaki sözlerini anlamaktan, yorumlamaktan aciz o insanlar nasıl böyle bir oyun tezgahlayabilirlerdi ? Bunu yapabileceklerini varsayalım; uydurdukları yalan uğruna her türlü işkenceye katlandıklarını, hatta ölümü bile göze aldıklarını düşünebiliyor musunuz ? Cesedi çalıp İsa’nın dirildiğini ileri süren öğrencilerin bu yalanı er geç ortaya çıkmayacak mıydı ? Aslında bütün bu sorular bizi bir kavşak noktasına getiriyor. Fiziksel mucizeyi reddetmek uğruna psikolojik bir mucizeyi kabullenmeye zorlanıyoruz !
Ali Simsek